MEMURLARIN İŞ GÜVENCESİ SİZCE NE OLUR? (2)

AKP iktidarı OHAK ve KHK’larla fiilen ülkeyi yönetir haldedir. Meclis devre dışı kalmış durumdadır. Çıkarılan kararnamelerin, içerikleriyle ilgili, bilgiler, kararnameler çıktıktan sonra öğrenilir durumdadır. Yüzbinlerce kamu çalışanı bu şekilde ihraç edildi ya da açığa alındı.

 Ayrıca kendilerine muhalif olduklarını düşündükleri kamu çalışanlarını ihbar eden, bir grup hem çalışanlardan hem de velilerden oluşmuş durumdadır. Binlerce öğretmen bu şikayetler üzerinden, somut delilere dayanmadan sürülmekte ya da cezalar almaktadır.

  Bu şartlar altında kamu çalışanlarının yasal haklarını ve iş güvencelerini tartışmak, anlamlı olmayan, kamu çalışanlarının ilgisini çekse bile, sessiz kaldığı bir mesele halindedir. Kamu çalışanları kendi haklarını ve durumlarını savunamayacaklarını düşünmektedirler. Haksız da değiller. Yeni bir KHK çıksa memurların iş güvencesini kaldırdık dese, kalkar valla. Durum bu kadar ortada. Haksızlıklar, hukuksuzluklar gözlerimizin önünde oluyor. İtiraz edenlerin başlarına çeşitli düzeylerde işler geliyor. Esas büyük kitle ise büyük kısmı iktidaı ve uygulamalarını desteklerken geri kalan kısmı ise sessizce izliyorlar.

Dolayısıyla gözlerinin önünde halkın değil, hükümetin hizmetinde olan, siyaseten atanmış kadroların emir ve talimatlarına koşulsuz itaat eden, haksız ve baskıcı uygulamalara sesini çıkamayan yeni bir memur biçimi de ortaya çıkmıştır. Bütün bu duruma göre memurlar iş güvencelerini savunabilirler mi? Ya da sadece kamu hizmeti sunan memurları ilgilendiren bir mesele mi? Bu, hizmetlerden yararlanan vatandaşları ilgilendirmiyor mu?

Yıllardır sürekli cilalanıp gündeme getirilen yasal düzenlemeler ve fiili uygulamalara karşı iş yerimizde ortak ve örgütlü bir tutum almamız kamu hizmetlerine, iş güvencemize ve geleceğimize sahip çıkmak açısından hayati önem taşıyor. Bu noktada işçi, işsiz, memur ayrımı yapmadan tüm emekçilerin tepkisini ve birleşik mücadelesini örgütlemeliyiz. Bu durum iş güvencemizi bu şartlar altında kurtarmaya yeter mi? Tabii ki yetmez. Bu şartlarda büyük birleşik bir mücadele gözükmüyor. Ama Eğitim-Sen’liler hiç olmazsa tepki vererek mücadele ederek bir at sineği gibi tutum almalıdır. İş güvencesinin korunup korunmayacağı at sineğinin inadına kararlılığına ve coşkusuna bağlıdır.