Özelleştirme belası, kamusal bütün değerleri yok ettiği gibi memuriyetteki iş güvencesini de ortadan kaldırıyor.
Çünkü, yeniden tek başına iktidara gelen AKP, seçimin hemen ardından ilk iş olarak 657 sayılı kanun olarak bilinen Devlet Memurları Yasası’nı değiştirmeyi kamuoyunun önüne koydu, tartıştırıyor.
Daha önce yaptığı değişiklikler Anayasa Mahkemesi’nden dönen AKP, bu kez yasayı sil baştan değiştirmeyi planlıyor. Değişiklikler gerçekleşirse “işçi-memur” ayrımı ile birlikte memurun iş güvencesi de ortadan kalkacak.
Memurların görevden alınması, görev yerlerinin değiştirilmesi kolaylaşacak. Görevden alınan memur açtığı davayı kazansa bile yeniden eski görevine dönemeyecek.
Daha ne olsun ki ?
Cumhuriyetin yarattığı sosyolojik ve toplumsal değerler içinde en önde gelen bu durumu ortadan kaldırmak, hesaplaşmanın önemli bir parçasıdır. O yüzden de, seçim sonrası ilk salvo 657 sayılı kanunda değişiklik hamlesi olarak yapılmıştır.
İşçi-memur ayrımını kaldırmak isteyen AKP, emekçileri “çalışanlar” adı altında tek bir kadroda toplamak istiyor.
Ayrıntılarına dikkat etmeden değerlendirilmesi halinde eşitliği sağlayan güzel ve önemli bir hamle sayılabilir.
Ancak sendikaların büyük bir bölümü bu değişikliğe karşı çıkıyor. Ayrıca memur tanımı anayasada da yer aldığı için anayasa değişikliği gerektiriyor. Bu nedenle şimdiye kadar bu yönde bir düzenleme yapılamadı.
AKP memurlarla ilgili anayasa değişikliği gerektirmeyen yasal düzenlemeleri Meclis’ten geçirdi. 2014 yılında torba yasa ile daire başkanı, genel müdür gibi üst düzey görevlerde bulunan memurlar ile kolluk güçleri olan polis ve jandarmanın haklarında verilen görevden alma, yer değiştirme, unvan değişikliği kararlarına karşı dava açsalar bile eski görevlerine dönmelerini engelleyen değişiklik yapıldı. Değişiklik, görevden alınan memurun açtığı davayı kazansa bile yeniden eski görevine değil başka bir kadroya atanmasını öngörüyordu.
Ayrıca mahkeme kararı da 1 ay içerisinde değil 2 yıl içerisinde uygulanacaktı. Mahkeme kararını uygulamayan yöneticiler hakkında ise hiçbir cezai işlem ya da soruşturma yapılmayacaktı.
İşte, sadece bunlar bile memurun iş güvencesinin ortadan kaldırıldığını gösteren düzenlemelerdir. O yüzden de, CHP’nin başvurusunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, değişiklikleri anayasaya aykırı bularak iptal etti.
Ancak AKP, Devlet Memurları Yasası’nı değiştirmekten vazgeçmedi. Seçimin ardından ilk iş olarak bu yasayı değiştirmek istemesinin ilk işaretini de, seçimden iki gün önce Cumhurbaşkanı, bir gün önce de Başbakan verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “paralel yapının” devletin içerisine sızmış bir virüs gibi olduğunu belirterek, “İstihbaratta da var, emniyet istihbarat, milli istihbarat, öbür tarafta emniyet teşkilatı, öbür tarafta silahlı kuvvetlerimiz, bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var. Buralardan çok ciddi iletişim sağlamaya devam ediyorlar. Bakanlıkların içerisinde, hemen hemen hepsinde var. Bunları A’dan Z’ye temizlemek mümkün değil. Her şeyden önce bir defa 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez. 657, yani Memurun Muhakemat Kanunu değiştiği andan itibaren burada farklı bir sistem oturtulabilir” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu da yine seçimden bir gün önce 657 sayılı yasanın yeniden ele alınması gereken bir yasa olduğunu söyledi.
İnsanların işe girdiği andan itibaren emekliliğine kadar hem devletin teminatı altında olmayı hem de çalışmasa bile maaşını almak istediğini ifade eden Davutoğlu, ama bir işadamının çalışmadığını düşündüğü elemanının yerine başka biriyle çalışabildiğini belirtti.
Belli bir memurun ya da bürokrasinin belli birtakım hukuki teminatları altında olabileceğini ancak bu durumun performansları etkilememesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, “Devlet de şunu diyebilmek durumunda, ‘Sen çalışmıyorsun ya da yanlış çalışıyorsun.’
Bu değerlendirmelerin özü şudur: ‘Memur filan dinlemem, bana uymayan, performans düşüklüğü olan herkese yol veririm…………………………………………..’
Öyle ya, artık devlet memuru ol(a)mayacak, AKP’nin memuru olacak. Çünkü, AKP, artık ‘’Ben devletim’’ diyor.
O yüzden de, kamu emekçileri, siyasal ve etnik tercihlerini saklı tutarak statülerini yok sayan yeni sistemin dayatmaları altında ezilmemek için AKP devletine karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmelidir.
Yarın çok geç olacaktır…