MAYMUN TUZAĞI

Dilek ALP

Amerikalı eğitimcilerden Joseph Golstein’in “Maymun Tuzağı” teorisini belki duymuşsunuzdur, ben çok anlamlı bulurum.  Güzel bir ders verir.

Asya'da maymun yakalamak için bir çeşit tuzak kullanılır. Bir Hindistan cevizinin içi oyulur, boşaltılır ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun korkuyla çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, o tatlı yiyeceğe ulaşmak dışında başka bir şey düşünemez. Yumruğunu açsa kurtulabileceğinin farkında bile değildir. Bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

İnsanoğlunu’da tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, doyurulmayan isteklerimiz ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp bağımlı olduğumuz bazı şeyleri bırakmak ve dolayısıyla özgürleşmemizdir. Sahip olduğumuzu düşündüğümüz birçok gereksiz şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum.

- Çoğunlukla sosyal medya ve fotoğraf çekme özelliği dışında kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,

- Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10-20 kat büyük evlere sahip olmak,

- Belki bir kez giydikten sonra uzun süre dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysi ve ayakkabı sahip olmak,

- Okumadığımız kitaplara sahip olmak,

- Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,

- Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık eve sahip olmak,

- Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar, kullanmadığımız porselen takımlar,

- Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar…
 

O maymun gibi avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?

Gerçekten sizde var olan yeteneklerinizi kullanabiliyor musunuz? 

Etrafınızdaki üretken insanların en iyi günlük rutinleri nelerdir biliyor musunuz?

İnsanların kişisel sorunlarına karşı mesafeli duruş Çoğu insan tavsiye istemez sadece sürekli anlatmak ister. Üretken insanlar çözülemeyen sorunlar hakkında konuşmaktan uzak durur ve zaman harcamaz.

Hangi koşullarda en iyi üretebileceklerini bilirler- Bazen evin bir köşesi, bazen bir kütüphane, bazen gürültülü bir kafede çalışırlar. Belki müzik dinleyerek ya da kahve içerek ilham perileri gelir.

Yemeklerini zamanından önce yaparlar- Haftalık tüm öğünleri Pazar günü düşünürler hatta bazılarını yaparlar. Ön hazırlıkları yapılmış yiyecekler hafta boyunca sağlıklı beslenmeyi ve hafta boyunca zaman kaybetmeyi engeller.

"Hayır" demekte çok iyilerdir - Ne kadar isterlerse istesinler, arkadaşlarla takılmaya o kadar "hayır", işini bitirmeden yatmaya "hayır", geç kalkmaya "hayır" derler.

Alarmları çaldıktan sonra yatakta kalmazlar Biyolojik saatleri ayarlandıktan sonra bu daha da kolaylaşır.

Hareket halinde bile öğrenmeye devam ederler - Yürürken veya araba kullanırken bilgi edinmemeleri için hiçbir neden yoktur.

Onların sohbet ettikleri beyin takımları vardır – Farklı konularda birden fazla arkadaş grupları da olabilir. Dışarıda onu anlamakta zorlanan insanların olduğu günümüz dünyasında kafa dengi insanlar birbirini çeker. Bu tarz gruplarda yapılan enerjik sohbetler üretkenliği artırır.

Beğendikleri karakterler vardır – Takip ettikleri, ilham aldıkları kişiler vardır. Onların gittiği yollardan yürümeye gayret ederler. Bu onlara güç verir.

Dedikodudan uzak dururlar – Dedikodu yapmanın bir kişilik bozukluğu olduğunun farkındalardır. Zamanı harcar ve kendinize olan saygınızı zedeler. 

Kendi limitlerini bilirler – Kendi sınırlarının farkındalardır. Hayalci adımlarla zaman kaybetmezler.

Risk alabilirler – Tehlike sınırlarını bilerek risk almaktan çekinmezler.

Bazen hayatımızda küçük değişiklikler yaparak sahip olduğumuz yetenekleri kolayca ortaya çıkarabiliriz. Farkına varmadan yük ettiklerimiz, alışkanlıklarımız veya vazgeçemediklerimiz hayatımızda bizi dibe doğru çeken girdaplarladır. Çoğu zaman bunların yaşamımızda bizi ne kadar zorladıklarının farkına dahi varamayız.

Yakın zamanda yapılan bir ankette çocuklara "Anne babanız hakkında sadece bir dilek hakkınız olsaydı, bu ne olurdu?" sorusuna verdikleri cevap bunu doğruluyor. Çocukların bir numaralı dileği, ebeveynlerinin daha az yorgun ve daha az stresli olmasıydı. Hepimizin her şeyin geçici ve belirli dönemlerde yaşanması gereken süreçler olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Kontrol edebileceğiniz alanlarda hayatınızın yükünü hafifletin. Bunu yaparak, bunun dışındaki denemeler ve yeni sorumluluklar arasında gezinmek için daha fazla özgürlük, kapasite ve zaman bulacaksınız. "Planlanmadan artan her sorumluluk, hayatımızda artan bir endişedir."

Unutmayalım, aslında biz bu dünyaya SAHİP olmaya değil, sadece ŞAHİT olmaya geldik...