Müsilaj (Deniz Salyası) işgali altındaki Marmara Denizi’nden çıkan balık ve kabukluları yemek güvenli mi? Konuyla ilgili olarak TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli İl Temsilcisi Sema Kopal basın açılamasında bulundu. Sema Kopal yaptığı açıklamada, “Başta İstanbul gelmek üzere 7 ilimizin kıyısında kurulduğu Marmara Denizi can çekişiyor. Marmara Denizi bir süredir Müsilaj (Deniz Salyası) tarafından istila edilmiş durumda. Müsilaj İlk olarak geçtiğimiz Kasım ayında deniz tabanında görülmeye başlandı. Ardından bahar aylarından itibaren de deniz yüzeyinde yaygınlaştı. Konunun çevresel boyutuyla birlikte Marmara Denizi’nden çıkan balıkların ve diğer deniz canlılarının mevcut durumu ve tüketilmesi konusuna değineceğiz.
“ÇEVRE FELAKETİNE DÖNÜŞÜYOR”
Bilim insanlarının açıklamalarına göre, müsilaj Müsilaj (Deniz Salyası) fitoplankton grupları olarak adlandırılan mikro alglerin yüksek derecede artmış olması sonucu girdiği stresten dolayı, kendini korumak için ölmeden önce salgıladığı bir sıvıdır. Misülaj, mikro organizmalar için çok uygun bir üreme, gelişme ve beslenme ortamı oluyor. Bu yüzden müsilaj salgılandığında, hemen ortamda bulunan mikroorganizmalar kümelenmeye başlıyor ve denizin içindeki sümüksü Müsilaj (Deniz Salyası) metrelerce uzayıp gidiyor. Denizin içini de sarmaya başlıyor. Aslında Müsilaj (Deniz Salyası) zaman zaman bazı denilerde ortaya çıkabilen doğal bir durum olarak karşılanıyor bilim insanlarınca. Ancak Marmara Denizi’ne musallat olan Müsilaj (Deniz Salyası) çok yoğun ve yaygın bir şekilde ortaya çıkıyor, artık doğal olmaktan çıkıyor ve bir çevre felaketine dönüşüyor.
DENİZ ÜRÜNLERİ YENEBİLİR Mİ?
Marmara Denizi’ndeki yoğun kirliliğin küresel ısınmanın yarattığı deniz suyu sıcaklığının artışıyla birleşmesi Müsilaj (Deniz Salyası)’nın deniz yüzeyinde ve içinde yaygın olarak oluşmasına sebep olmuştur. Yapılan araştırmalar, Marmara’da deniz suyu sıcaklığının son 40 yıl ortalamasının 2,5 derece üzerinde olduğunu göstermiştir. Peki, Marmara Denizi’nden, Müsilaj (Deniz Salyası)nın bulunduğu alanlardan avlanan balıklar ve diğer deniz ürünleri yenebilir mi? Marmara Denizi Müsilaj (Deniz Salyası) öncesi de yukarıda andığımız kirlilik kaynaklarından dolayı deniz canlısı çeşitliliğini büyük oranda yitirmişti. 1975’lerde 127 çeşit olan balık çeşidi bugün tekli rakamlara düşmüş durumdadır. Bilimsel araştırmaları için dalış yapan bilim insanları deniz dibinde sabit olan sünger gibi canlıların yok olmaya başladığını, denizde plastik torba, atık maddeler ve pis kokan çamurlarla karşılaştıklarını bildirmişlerdir.
“İNSAN SAĞLIĞI İÇİN TEHLİKE YARATABİLİR”
Ayrıca Marmara Denizi’ndeki balıklarda ağır metal oranlarının da yükseldiği bilinmektedir.
Nöroloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Onultan yaptığı açıklamada, ‘İtalya’da 2011 yılında yapılan bir çalışmaya, müsilajın içindeki yağlı yapının cıva, bakır gibi ağır metalleri tutmaya yatkın olduğunu ortaya koydu. Deniz dibine çöken müsilajın kabuklu deniz canlıları tarafından süzülmesi ve bunların gıda olarak tüketilmesi felç, Alzheimer, ALS, MS, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalık riskini artırmaktadır’ diyor. Bilim insanları müsilajın kendisinin toksik bir yapıda olmadığını, ancak mikroplar (bakteriler, virüsler vb) için uygun bir beslenme ortamı yarattığını belirtiyorlar. Dolayısıyla Müsilaj (Deniz Salyası)’nın içinde çoğalmaya başlayan ve salyanın bulunduğu her yere yayılacak olan mikroplar sorunun devam etmesi durumunda insan sağlığı için tehlike yaratabilir.
“AÇIKLAMALAR GÜVEN VERMİYOR”
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Altuğ Atalay, toplumda, Marmara Denizi’nden çıkan balıkların yenip yenemeyeceği konusunda oluşan huzursuzlukla ilgili yaptığı açıklamada, ‘Zehirli bir madde yok ama müsilaj balıkların solungaçlarına girdiği zaman ölümlerine neden olabiliyor. Bu boğulan balıklar yenmediği sürece tezgâhta satılan balıkların denetimlerini yapıyoruz ve insan sağlığını tehdit edecek bir veriye rastlamadık. Ölü balık da hemen ayırt edilir onu ne balıkçı satar ne müşteri alır. Vatandaşlar ölü balık bulup eve götürüp yiyelim diye düşünmesinler. Ama tezgâhtaki balıklarda herhangi bir sıkıntı yok.’ diyerek yapıldığı söylenen, ancak açıklanmayan veriler-analizler doğrultusunda Marmara Denizi’nden ne çıkarsa yemeye teşvik ediyor. Bu şekilde somut verilere dayanmayan açıklamalar güven vermiyor.
“İYİ DENETLENMESİ SAĞLANMALI”
Ayrıca Dr. Atalay, olta balıkçılığı yaparken ya da bir şekilde tezgâhlara düşmüş olabilecek ölü balıkların denetimini de halkımıza bırakıyor. Ölü balık hemen ayırt edilir sözüyle, ayırt edebilen yemez, demiş oluyor. Ayırt edemeyen ne yapacak? Halkın sağlığını güvence altına almakla yükümlü olan resmi makamlardan toplumu rahatlatacak güven veren çözümler gelmiyor. Konunun uzmanı bilim insanlarının önerileri doğrultusunda, Müsilaj (Deniz Salyası) sorununun kökten çözümü için ve halk sağlığının tehdit edilmemesi için alınabilecek minimum tedbirleri şu şekilde sıralayabiliriz: Ergene Havzası’ndaki ve Dilderesi’ndeki kirliliğin derin deşarj yoluyla Marmara Denizi’ne taşınmasına son verilmeli. Tüm sanayi atıklarının kimyasal ve biyolojik arıtmadan geçirilmesi ve iyi denetlenmesi sağlanmalı.
“DENETİMLER ARTTIRILMALI”
Evsel atıklarını Marmara Denizi’ne derin deşarjla aktaran tüm il ve ilçe yerel yönetimlerinin bu uygulamasına son verilmeli. Bu atıklar için kimyasal ve biyolojik arıtma tesisleri kurulmalı. İlgili resmi kurumlar tarafından Müsilajın yoğun olduğu alanlarda, bu alanlarda avlanan balıkların güvenli olduğu bilimsel verilerle kanıtlanana kadar ticari balıkçılığa, olta balıkçılığına ve kabuklu avcılığına bir süreliğine izin verilmemeli. Bu süre içerisinde bu işten geçimini sağlayan kişilerin ekonomik olarak mağduriyeti giderilmeli. Müsilajdan dolayı ölen balıkların toplanmasını, tüketilmesini ve balık tezgâhlarında satışını engellemek için denetimler arttırılmalı. Sonuç olarak bugün Marmara Denizi’nden çıkan deniz ürünlerini müsilajdan ötürü yemek ya da yememek konusunda kaygılarımız ve uyarılarımız olmakla beraber, net bir durum bildirebilmek için öncelikle bazı bilimsel çalışmaların yapılması gerektiğini bir kez daha vurgulayalım” diye belirtti.