Bugün, toplumun iki farklı kesiminin, yakın geçmişte yaşadığı birbirinden farklı mağduriyetlerinden söz edeceğim.
Bir kesimin mağduriyeti ekonomik, diğer kesimin mağduriyeti ise siyasi. Ama, neticede ikisi de gücün karşısına dikilme hakkından dolayı yaşanan mağduriyet. O yüzden de, bu sütunların konuları içindeki yerini rahatlıkla alıyor.
Öncelikle ekonomik mağduriyet…
Onlar, ekonominin yükünü taşıyan meslek gruplarından biridir. Dertleri hep çoktur ve o dertlere çözüm uzun yıllardır bulunamamıştır. Ya da, geçici çözümler bulunmuştur. Bu yüzden, her yeni uygulama döneminde bir dokun bin ah işitirsin.
Sözünü ettiğim meslek grubu, kamyon ve TIR sürücüleridir.
Sorunları sadece bölgemiz için midir bilemiyorum, ama güç olmadıkları için sıkıntıları her geçen gün artıyor. Oysa, sayıları o kadar çok ki, ama bir araya gelip güç oluşturamadıkları için hep sıkıntı çekiyorlar.
Güncel sorunlarının başında, Hızlı Geçiş Sistemi’ndeki aksaklıklar geliyor. Kamyoncular, HGS sistemindeki aksaklık sebebiyle yedikleri cezalara isyan ediyor. 40 civarındaki kamyon ya da TIR sürücüsüne, haksız yere 20 ile 60 bin TL arasında değişen cezalar kesilmiş.
Buna neden olan, TEM’in Körfez-Kandıra arasındaki çevre yolunun ücretsiz olduğu duyurusu. Buna göre hareket edip o güzergahı kullanan kamyon ya da TIR sürücüleri, buradan geçerken tablo sıfır ücreti gösteriyor. Fakat, kartlarından para kesiliyormuş. Eğer kartta para yoksa, ücret alınamadığı için 11 kat kaçak geçiş cezası kesiliyormuş.
Cezalarla ilgili dosyalara olan itirazı ve şikayetlerini bakanlığa göndermişler. Ama, dedim ya, yeterli oranda güç olamadıkları için sorun bugüne dek çözülememiş. Çünkü, karşıdaki daha etkin bir güç ve ‘’dediğim dedik’’ diyor…
Şimdi sormak lazım, mağdur olan, ceplerinden haksız yere para alınan bu meslek sahipleri, gerçekten çok güçsüz mü görünüyorlar ?
Karşı karşıya kaldıkları cezaların altında yatan asıl gerçek bu mu yoksa ?
Sırada siyasi mağduriyet var…
Siyaset arenasında, eşitsiz koşullar olduğu bilinen bir gerçek. Özellikle de, iktidar gücünü elinde bulunduran anlayışın yarattığı bir eşitsizlik bu.
Bu güç, o kadar pervasızca kullanılıyor ki, yerelde de, genelde de muhalefet ölçekli siyaset yapmak isteyenlerin önü kesiliyor, baskı altına alınmak isteniyorlar. Bunun için sıkça kullanılan yöntem, polis baskınları.
Yakın zamanda ilk pankart faciası, ÖDP il merkezine, Recep Tayyip Erdoğan’ın Tüpraş’ta bir törene geldiği gün asılan ve üzerinde karışık harflerle yazılmış ‘katil, hırsız, şehre gelme’ yazan pankartın yarattığı alınganlık hemen soruşturma gerekçesi oluşturmuştur. ÖDP İl Başkanı fiili bir durum yaratılarak ifadesine başvurulmak üzere polis merkezine çağrılmıştır.
Bu kez, polis eliyle yürütülen aynı baskı CHP’ye yöneldi.
CHP İl binasına ve Gebze ilçe binasına 17-25 Aralık operasyonları dolayısıyla asılan ‘Hırsız var’ pankartı, emniyet güçleri tarafından indirildi, ayrıca parti binasında başka pankart olup olmadığını netleştirmek için arama da yapıldı.
Bu, açıktan bir güç gösterisidir…
Bu gösteriyi yapacak kolluk kuvvetleri dünden hazır, bu gösterinin yapılmasına olanak yaratan yargı kararı hemen çıkıveriyor ve uygulama gerçekleştiriliyor.
ÖDP ve CHP’ye yapılanların adı, ‘GÜÇ GÖSTERİSİ’dir.
Artık, kolluk güçlerinin görevleri arasına yeni bir terim de girmiş oldu. ‘PANKART İNDİRMEK’, ne diyelim, kolay gelsin…