3 Mart 1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen üç devrim yasasıyla toplumda, devlette laikliğin temeli atıldı. Eğitimde birlik sağlandı. Hilafetin kaldırılması, din ve vakıf bakanlığına son verilmesi, öğretim birliğinin sağlanmasıydı. Bu üç yasa radikal bir kopuşun da ifadesiydi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin devletiyle, toplumuyla çağdaş ülkeler arasında yer almasını, her alanda gelişmesini sağlayan bu ilkeleri aklın ve bilimin temeliyle oluşturdu. 1950’ye kadar tamimiyle laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim uygulandı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu kadroları bu kuşakla ortaya çıktı. Bu dönemin bağımsızlıkçı, gelişmiş ve çağdaş bir Türkiye kurma özlemi bütün olanaksızlıklara rağmen bu kuşak tarafından yerine getirildi.
1950’den sonra, çok partili düzene geçişle birlikte liberal bir ekonomik program ve eğitimde dinselleştirme uygulamaları başladı. 1960, 1971 ve 1980 askeri darbeleri sonucunda Türkiye’de demokrasi üç kere kesintiye uğradı. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri sonrasında toplumsal anlamda ve eğitimde sistematik bir şekilde dinselleşme gerçekleştirildi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, laikliğe aykırı olarak ilk ve orta öğretimde, zorunlu din dersleri anayasaya girdi. Bütün bu uygulamalar Atatürkçülük adı altında yapıldı.
AKP 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana tek başına iktidar. AKP iktidarında eğitim sistemi tamimiyle dinselleştirildi ve piyasaya açıldı. Bunun için, müsteşarından en uçtaki okul müdürüne kadar büyük bir kadrolaşma yaşandı. Kamudaki bütün sınavlarda bu doğrultuda hile, hurda ve haksızlıklar ortaya çıktı. Sınavlarda hile yapıldığını söyleyen, iddia eden herkesin önerileri hiçbir zaman dikkate alınmadı. Bu uygulamalarla yeni “altın nesil” ortaya çıkacaktı. AKP döneminde eğitimde yapılan laik dışı uygulamalar kocaman bir kitap olur. Bu dönemin en önemli özelliği ise Fetö örgütünün devletin içinde örgütlendiği, yönlendirdiği, baskı yaptığı bir dönem olduğunu söylüyorduk. Ortada binlerce böyle uygulama vardı ve yaşandı. Fakat ısrarla bu uygulamalar red ediliyordu. 15 Temmuz sonrası herkes devletin nasıl ele geçirildiğini gördü ve biliyor artık. Çok partili hayattan sonra ortaya çıkan kuşağın nasıl meclisi bombaladığını, halkımızı öldürdüğünü gördük. Sinsi, ikiyüzlü ve Amerikancı bir kuşak ortaya çıktı. Bu eğitim sistemindeki bu uygulamalara hala devam ediyoruz. Piyasacı, dinselleştirilmiş ve cinsiyetçi yapısı ile ortada olduğu gibi duruyor. Yıllardır bu eğitim sistemindeki uygulamalardaki haksızlık, adaletsizlikler sistemimizi çürütüyor diyorduk. Çürüme hızla devam ediyor ve derinleşiyor.
Şimdi daha fazla hukuka, adalete, eşitliğe, barışa ve bir arada yaşama ihtiyacımız var. Bilimsel, demokratik, laik eğitime her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. O zaman ses olalım, ışık olalım, yumruk olalım özgürlükleri, hukuku, adaleti hepimiz için savunalım. Eğitimdeki yeni kurucu irademiz bu olmalı.