KÖR TUTTUĞUNU…!

Cengiz Akgün

Yönetmenliğini Zeki Ökten’in yaptığı Kemal Sunal’ın başrolünde olduğu 1986 yapımı ‘Yoksul’ filmini gerçekten defalarca severek izledim.

Bu film Kemal Sunal filmleri içinde bence ilk üç içindedir.

Sinema filmini izlerken ülkemizin 12 Eylül faşist darbesiyle nasıl bir cendere içine sokulup ne büyük toplumsal sarsıntı eşliğinde ne besbeter, bencil insan tipinin yaratıldığına tanıklık ediliyor.

Film ayrıca, Türkiye’nin darbe sonrası neoliberal ekonomiye bodoslama geçişini, toplumun arabesk ve kaderci, sorgulamayan yeni yaşam biçimini çok iyi anlatır.

Sağ-muhafazakâr siyasetçi Turgut Özal’ın mimarı olduğu vahşi liberal düzende bireysel avanta ve emek harcamadan kazanmak her şeyin üzerindedir her yol mübahtır.

Çalmak, en yakınını kazıklamak, sahtecilik, rüşvet, başkasının emeğinin üzerinde variyetli olmak ise en geçerli yoldur.

Doğrusu toplumda kısa sürede yeni ekonomik-sosyal-siyasal sisteme entegre oldu, birbirine kazık atılması, zayıf olanın sırtına basılması, altta kalanın canı çıkması anlayışından hiçbir beis görmedi.

Filmde Yaman Okay’ın canlandırdığı çay ocağı sahibi ve aynı zamanda tefeci olan Sülüman Bey’in dediği gibi‘’Devir ekonomi devri, kör tuttuğunu iyi ediyor…’’.

2024 Türkiye’sinde değişen fazlaca bir şey yok.

Bugünde yine toplumun kayda değer bölümü kişisel zenginlik ve daha çok para kazanmak adına aynı şekilde her yolu deniyor.

Yine serbest piyasa ekonomisi ve var ve yine günümüzde kör tuttuğunu iyi ediyor!

Yani kısaca değişen pek bir şey yok.

Sırtını siyasal iktidara dayayıp bir şekilde dünyalığını kurtaranlar, hiçbir liyakat sahibi olamamasına karşın devlet kurumlarında yönetici, müdür, amir yapılarak ballı maaşlar alanlar, ihale kapanlar ve daha neler, neler…

Bırakın Türkiye genelini Gebze bölgesinde iktidara mensup partiden belediyelerin birçok biriminde çalışanların kim olduğunu herkes biliyor.

İl ve ilçe yöneticisi, kadın ve gençlik kolu başkanı olup Büyükşehir, ilçe belediyelerde çalışanlar var.

Hatta eşler, çocukları bile belediyeler veya devlet kurumlarında işbaşı yaptırılıyor.

Liyakate bakan yok yeter ki bizim partiden, bizim mahalleden olsun!

İşte bu kafa 12 Eylül darbesi sonrası oluşturulan ve Türkiye’de çıkarcılığı, benden olan-olmayan, kolaydan para kazanmanın zehrinin enjekte edilmesinin sonucudur.

Bireyselliğin yerini, toplumculuk, liyakatsizliğin yerini, yeteneklerin, haksızlığın yerini hakkın, yoksulluğun yerini hakça bölüşümün, kötünün yerini iyinin alacağı günler hiçte uzakta değil.

Yeter ki 2 dakika şapkamızı önümüze koyarak içinde yaşadığımız tolumu, hayatı tahlil edelim ve düşünelim.

Atıf Yılmaz’ın yönetmeni, İlyas Salman ve Yaprak Özdemiroğlu’nun başrolünde olduğu 1982 yapımı ‘Dolap Beygiri’ filminin bir sahnesinde diyor ki:
-Niye her seferinde inanıyoruz?
-Aptallığımızdan değil ki Ali, çaresizliğimizden!