(MANDIRA – KANDIRA – FELSEFE)
Darıca’lı senarist Birol Güven’in yazdığı Mandıra Filozofu adlı mizahi filmin yönetmenliğini yapan Müfit Can Saçıntı aynı zamanda başrol oyuncusu, eski tabir ile esas oğlan.
Eğlenceli bir film. Mutlaka izlenmeli. İki üniversite bitirmiş, felsefi derinlik yakalamış esas oğlan; “ben çalışmaya karşıyım”, “bu kadar (çok) yemeye karşıyım”, “ben paraya karşıyım” diyerek kentin betonundan ve stresinden uzak, sakin bir deniz kenarında her türlü yiyeceğini kendisi üreterek tabii bir yaşam sürmekte.
Rasim Öztekin’in oynadığı holding patronu ise gözünü Mandıra Filozofu’nun arazisine dikmiş, ille de buraya otel yapacak. Film araziyi, bir türlü satmayan Mandıra Filozofu’nu ikna etme çabalarıyla geçerken, tersi oluyor ve holding patronu işi gücü bırakıp bu tabii koşullarda yaşamaya karar veriyor. Filmin sonunda Mandıra Filozofu ve tabiat kazanıyor.
Filmi benden önce izleyen arkadaşın da aklı tıpkı benim gibi yoğurdu ve mandıralarıyla ünlü Kandıra’ya takılmış. Kocaeli’nde yaşanan genel hezimet yanında CHP, Kandıra’da tarihinde ilk defa 3. oldu 2014 seçimlerinde. Soruyor: Niçin?
Ecevit’in ünlü bakanlarından Turan Güneş’in Kandıra’sı CHP’nin kalesi iken şimdi düştüğü haller acıklı mı acıklı. Üstelik ekonomi profesörü oğul Hurşit Güneş iş başındayken.
Öyle ya 2011 Genel Seçimleri’ne gidilen süreçte sayın Hurşit Güneş, sayın Kılıçdaroğlu tarafından CHP’nin ekonomisinin teslim edildiği genel başkan yardımcısı olarak Kocaeli’nde partinin hakimiydi. İl başkanı, milletvekilleri, ilçe başkanları onun döneminde şekillendirildi ve 2011 de kendisi 1. Sıradan Milletvekili oldu. Bir bakıma 2011-2014 dönemi CHP Kocaeli siyasetinin sayın Hurşit Güneş, hem senaristi, hem yönetmeni ve hem de esas olanı. 13- 0 üzerine ilk felsefe yapması ve evvela kamuoyunu ikna etmesi gereken kişi doğal olarak “Kandıra Filozofu” Hurşit Güneş’tir.
Siyasi makamların parayla pulla trampa edilemeyeceği, hele de sol siyaset zemininde bu gibi davranışların sert tepki çektiği takdire şayan bir CHP’lilik davranışıdır. Bilim, kültür, toplumsal mücadele, örgütlü sivil toplum çalışmaları vs. kriterler solda aday belirleme düsturlarıdır ve elbette bunları en iyi bilenlerin başında CHP Genel Başkanı gelecektir. Kocaeli’nde genel başarısızlığın yanı sıra 12 ilçenin hepsinde ilçe belediye başkan adaylarından daha az oy alan büyük şehir adayı Tahsin Tarhan hangi kritere göre atanmıştır sorusunun yanıtını da sayın Kılıçdaroğlu vermeli ve aynı zamanda sormalıdır.
“Ya emeğin yoğunlaştığı bu kent eskiden solun kalesiyken ne oldu böyle Kocaeli’ne?” diye haklı olarak herkes sormakta. Bu sorunun yanıtını da vermeli sayın genel başkan. Emek yoğun bu kentte eskiden Cevdet Selvi’ler, İzzet Çetin’ler sendika genel başkanlıklarından gelerek siyasette var oldular. Ya şimdi? Sendikacılıktan, sivil toplumculuktan, sosyal sempatiden, toplumsal mücadele ekseninden gelen kim var? Ve bundan sonra kimler olacaktır? Hak edenler mi, yoksa 13-0 sonucunun yerel ve genel sorumluları mı Kocaeli’nde siyasete yön verecek?
Yön vermek derken, ağız alışkanlığı… İşini genel merkezden çözerek atanmak değil, risk alarak elini taşın altına koyup doğruyu, en doğruyu arayıp bulmak ve egemen kılmak gerçek örgütçülerin ve örgütten gelenlerin işidir. Tuzu kuru, konforu gıcır olanlardan kimse risk, emek ve başarı beklemesin.
Gebze’de aday belirleme keşmekeşi ile ilgili yapılan yanlışlar ve yapılamayan doğrulara ilişkin M. Hilâl Kaplan’a ve Başiskele, Kartepe oylarındaki düşüş ile alakalı Haydar Akar’a, il ve ilçe başkanlarına sorularımız, sürdüreceğimiz bu yazı serisinin ileriki bölümlerine kaldı.
Korkmadan, çekinmeden seviyeyi düşürmeden tartışmak, onun bunun adamı değil, paranın pulun adayı değil, halkın gerçek adaylarını bulana kadar ve kazanmanın çaresini bulana kadar tartışalım arzusuyla…
Saygılarımla…