Sırtımızda yumurta küfesi yok ya...Sırtımıza yüklenmiş yükleri
fırlatır atarız...Kırılan kırılır,dökülen dökülür...Hatta kırdıklarımızın,
döktüklerimizin karşısına geçer seyrederiz...
Elimizden çok şey gelir de,hiç bir şey yapmayız.İş işten geçer.
Derlenip toparlanmaya çalışsak da atı alan Üsküdar'ı geçer.
Yan yanabildiğin kadar...Ayrana sinek düştü bir defa....
Canın sağ olsun.
Bozulan dünya karşısında teslim olanlarla,teslim olmayanların
kavgalarını ibretle izliyoruz.Bu kavgayı sadece izlemekle yetiniyoruz.
Hangi tarafta yer alacağımızı karar veremiyoruz.Bazen teslim
olmayanların rolünü oynamaktan geri durmasak da teslimiyeti
kabulleniyoruz...
İnsanlık bu süreçte başarısızlıklarını örtmek için,ütopik
kahramanlarla gündemi değiştirme yolunu seçmiştir...
İnsanlık kendi tarihinden bu yana düşünürler,yazarlar,şairler,
aydınlar ve namuslu insanlar için darağaçları kurmuştur.Bu yenilgide
teslimiyetçilerin hiç mi suçu yok?
Kitapları silahlarla,bombalarla birlikte suç aleti olarak televizyonlarda
gösteren medya maymunlarının,kitapları Kızılay'ın göbeğinde yakan faşistlerin okumama sorununda hiç mi suçu yok?
Bu soruları sormak istemiyorum...Sen çal kızım....Sen oyna...
Bu sorular yüzünden damarlarım hiper tansiyon kesiyor geceleri...
Ve kanamaya başlıyorum...
Sanılmasın ki teslimiyeti kabüllendik...Asla...
Böyle biline...
pervasız vurur yüreğim
kahpeliği şah damarından
deli dolu çizer beni
kadınımın yüreğine...
Zaman zaman umutsuzluk resimleri çizsem de siz GÜZEL ÜLKEMİN
GELECEĞİNDEN umutlu olduğumu biliniz...