KİTAP HAYATTIR!

Cengiz Akgün

Maksim Gorki’nin kendi öz yaşamını anlattığı üç kitaptan birisi olan, ‘Çocukluğum’ beni gerçekten çok etkileyen bir yapıt. Son olarak sanırım geçtiğimiz yıl bir kez daha okumuştum. Gorki, doğduğu Rusya’nın Nijniy Novgorod kentinde ki çocuklar günlerini öylesine berrak sürükleyici bir dille anlatmış ki sanki sizde o sırada onun yaşadığı yıllara ve zamanda kendinizi hissediyorsunuz.

Çocukluğum romanını özetlersek, Gorki 5 yaşında iken babasını kaybeder ve annesiyle annesinin doğduğu evde yaşamaya başlarlar. Gorki’nin kumaş boyama işleri yapan büyükbabası dayılarını pek sevmez çünkü çok disiplinli ve ayrıntılara dikkat eden birisidir. Zengin birisi olan büyükbabanın servetini oğullara yani Gorki’nin dayıları yiyip bitirir. En sonunda ise boyama dükkânlarında çıkan yangın ile büyükbaba iflas eder. Ancak bu sırada Gorki’nin annesi başka birisine kaçmıştır. Tabi Gorki’de artık dedesi ile yaşamaya başlar ve bu sırada arkadaşlar edinir. Annesi bir süre sonra eve döner fakat bir süre sonra evlenerek yeniden gider. Ancak evlendiği adamla yaşadığı ev yanınca yeniden babasının evine dönmek zorunda kalır bir süre sonra da ölür. Maksim Gorki bundan sonra ki süreçte öksüz olarak yaşamın içinde kendisini bulur. Bir gün dedesi, “Artık sana bakamam git çalış” demesi üzerine 8 yaşında evde ayrılır ve çalışmak için şehrin yolunu tutar.

Kitabın kısa özeti böyle.

Maksim Gorki, Çocukluğum romanın devamı olarak, ‘Ekmeğimi kazanırken’ ve ardından da ‘Benim Üniversitelerim’ kitapları ile öz yaşamını gerçekçi bir anlatımla kitaplaştırmıştır.

Her üç kitabı okuyan birisi olarak, bu kitapların tekrar, tekrar okunacak kadar güzel olduğunu belirtmek istiyorum.

Özellikle anlatım dili o kadar gerçekçi ve o dönemleri o kadar iyi anlatıyor ki hayran kalmamak mümkün değil. Ayrıca okudukça sıkılmak yerine bir sonra ki sayfaya heyecan içinde, ‘acaba ne oldu’ diyerek geçmek istiyorsunuz. Kısacası, Maksim Gorki’nin kendi öz yaşamını anlattığı, ‘Çocukluğum’, ‘Ekmeğimi kazanırken’ ve ‘Benim Üniversitelerim’ üçlemesini okumanızı tavsiye ederim. Tabi yazarın öteki kitaplarıda olağanüstü güzellikte.

Rus edebiyatının önemli ismi Maksim Gorki (1868-1936) şüpheli bir biçimde ölmüştür. Gorki’nin o dönem Rus gizli servisi tarafından zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürülmüş ve bu iddia 1938’de mahkemede ajanlar tarafından itiraf edilmiş.

Gorki, sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü ve aynı zamanda teorik ve pratik anlamda da önemli bir eylemcidir.

OKUMAK, OKUMAK VE YİNE OKUMAK

Okumak insanı geliştiren ve yaşamı her yönüyle daha iyi algılamasını sağlayan bir özelliktir. Okumak ile beyin iyi ile kötü arasında ki ince çizgiyi kavrar, hayat üzerine kendi özgün bakışını, görüşünü geliştirir. Okumayan insan ise kendi düşüncelerine göre değil bir başkasının söylediği ile yaşam çizgisini belirler. Bundan ötürü okumak ve sürekli olarak okumak birincil hedefimiz olmalı. Okurken sadece kendi siyasal, sosyal ve kültürel yapımızla örtüşen kitapları, eserleri değil tam zıddı olanları da okumalıyız. Ancak o zaman kendi düşüncemiz ile öteki düşünce arasında ki farkı mukayese etmek gibi bir şansımız olur.

Tabi okumak kitap biriktirmek veya süslü, püslü yüzlerce kitaplığın bulunduğu ve süs eşyası gibi kullanılan bir kütüphaneye sahip olmak değildir. Kimilerinde ifade ettiğim gibi yüzlerce kitap var fakat tek birisini sayfasını açıp okumamıştır.

Kitap sadece onlar için süs eşyası ve aksesuardır.