Bilindiği gibi bir süredir havuz medyasının vazgeçilmezi olan Hulki Cevizoğlu 17 Ağustos 1999 depreminde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in deprem bölgesine gidemediğini söylemişti.
Bunu bilerek mi yoksa şuan içinde bulunduğu düşünsel, siyasal, psikolojik ve travmatik ruh haliyle mi söyledi onu bilemiyorum.
Ancak bir gerçek var ki Başbakan Bülent Ecevit depremin olduğu sabah bölgedeydi.
Ki, zaten ziyaretle ilgili medyada o güne ait çok sayıda görüntü, haberde mevcuttur.
Cevizoğlu’nun anlattığının gerçek olmadığı anlaşılınca sosyal medyada ortak görüş, bir süredir kırdığı cevizlerin bini aştığı şeklinde oldu.
Aslında o kişinin de ne söylediğinin bu saatten sonra pekte önemi kalmadığı da açıktır.
Gebze Ticaret Odası’nın kurucu Başkanı İbrahim Başaran ile geçtiğimiz günlerde tamda bu konuyu konuştuk.
Bülent Ecevit’in deprem sabahı bölgede olduğunu söyleyen İbrahim Başaran şunları ifade etti:
“Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999 depreminin ilk saatlerinden itibaren devlet kurumları ve STK’lar olarak Gebze Kaymakamlığında acilen koordine hale geldik ve neler yapılabileceğini hızlı bir şekilde karar verdik. Sonrasında ise TOBB Başkanı Fuat Miras ile birlikte Kocaeli Valiliğine gittik.
Valilikte gerçekleşen toplantıya dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, dönemin Kocaeli Valisi, TOBB Başkanı Fuat Miras, Kocaeli Sanayi Odası’nın eski başkanı Yılmaz Kanbak ve bende vardım.
Şimdi birileri çıkıp diyor ki Ecevit deprem sabaha bölgeye gidemedi. Külliyen yalandır, mahkeme olsa şahitlik etmeye hazırım durumdayım. “
Aslında büyük bir deprem felaketiyle birlikte yine büyük ve derin acıların yaşandığı şu günlerde böylesine bir konuyu konuşmamak gerekiyor.
Ne var ki şu acılı günlerde bile geçmişte yaşananların manipüle edilmesine ahlaklı ve vicdanlı bireyler olarak sessiz kalmamız doğru olmazdı.
İnsanlar yaşamlarının kimi dönemlerinde düşünsel ve yaşam tarzı olarak makas değiştirebilir. Bunu kişinin kendi bireysel tavrı ve tarzı üzerinden bir şekilde makul görmek ve de anlamak mümkündür. Ancak makas değiştirme bireysel kimi beklentilerin sonucu olarak güçten yana oluyorsa orada bir sakatlık var demektir.
Unutulmasın ki, tarihin bugün yazılanları söylenenleri aklıselim olarak değerlendirip neyin doğru, yanlış olduğuna mutlaka vereceği bir yanıtı olacaktır.
İşte o gün ve bugün söylediklerimiz, yazdıklarımız hepimizin kişiliğimizi, erdemimizi, ahlakımızı da net olarak ortaya çıkaracaktır.
İyi birer insan olarak her zaman makbul olmak, doğrulardan her ne şartta olursa olsun vazgeçmemek tek amacımız olsun.