Aslında şu birkaç gündür 6 Şubat’ta 11 ilimizi vuran büyük deprem felaketine ilişkin konuşmamız tüm dikkatimizle bölgeye odaklanmamız, gündemde tutmamız gerekiyordu.
Ancak öyle olmadı.
3 Şubat’ta İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Millet İttifakını terk etmesi nedeniyle 45 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği, 100 bini geçkin yaralının olduğu bu büyük yıkım ne yazık ki gündemde geri plana itildi.
Bilindiği gibi 5 parti genel başkanı CHP liderinin Cumhurbaşkanı adayı olmasını önermiş, Akşener buna partimin ilgili kurullarıyla bilgilendireyim demiş ancak hazırlanan ortak bildiriye imza atmıştı.
Sonrasında ise İYİ Parti genel merkezinde gerçekleşen toplantıların ardından Meral Hanım düzenlediği basın toplantısıyla aday konusunda kendilerine ‘dayatma’ olduğu, pazarlıklar yapıldığı, kişisel hırslar olduğu gibi gerekçeleri ileri sürerek masadan ayrıldıklarını açıkladı.
Bu beklenmeyen bir durum olduğundan ülkede birinci gündem maddesi oluverdi.
Çünkü Meral Akşener masayı yıkan ben olmayacağım, millet bizim saçımızı başımızı yol gibisinden defalarca açıklamalar yapmıştı.
Peki, adaylığına karşı çıkılan kim?
Kemal Kılıçdaroğlu!
Gerekçe kazanamayacak aday olarak nitelenmesi!
Masa kurulduğundan beri Kılıçdaroğlu adı üzerinden bilinçli olarak ‘kazanamayacak aday’ demek, CHP’li iki belediye başkanını Cumhurbaşkanı adayı olarak kesintisiz telaffuz etmek masadaki 5 partiye, özellikle CHP ve Kılıçdaroğlu’na dayatma değil de nedir?
Hele masadan ayrıldıktan sonra CHP üyesi iki belediye başkanını göreve çağırması nasıl açıklanır bilemiyorum.
Bilindiği gibi kötü amaçlı merkezlerde üretilip kulaktan kulağa fısıldanan sistematik bir algı daha var.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökenli olması!
Her ne kadar yok böyle bir şey, Aleviler bizim canımızdır falan dense bile gerçek hiçte öyle değildir.
Çünkü ülkemiz de kimileri için ‘Alevi’ ve ‘solcu’ olmak ‘tehlikeli’ ve asla istenilmeyen bir durumdur.
Geçmiş tarihimiz içinde Alevilerin bu topraklarda maruz bırakıldığı zulümler saymakla bitmez.
Ne var ki bu aklıselim ve yüreği insan sevgisiyle dolu toplum hiçbir zaman kendilerine yapılan fenalığa aynı şekilde karşılık vermemiştir.
İncinsen de incitme demişlerdir!
Aynı şekilde Türkiye’nin solcularının uğradığı haksızlıklar, baskılar başkaca kimseye yapılmamıştır.
Özetle, Kılıçdaroğlu’nun istenmemesinin bir nedeni mezhep kökenidir.
Mezhep üzerinden yürütülen algıya kanmayan elbette milyonlarca insan var.
Çünkü kişileri mezhep, bölge ve siyasal görüşleri üzerinden ayrıştırmak ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür.
Mezhebi, kökeni, bölgesi değil, ahlaklı, vicdanlı, dürüst olması, yüreğinde insan, doğa, hayvan sevgisi olması her şeyden çok önemlidir.
Yazının başına dönersek, depremin vurduğu ülkemizde dikkatimizi aynı zamanda bölgede hala su, çadır, barınma sıkıntısı çeken, acılarla baş başa kalan, psikolojik destek bekleyen on binlerce insanımıza yöneltmemiz gerekiyor.
Evet, siyaset mühim fakat asıl önemlisi yıkımın yaşandığı yerde hep birlikte yaraları sarmak için çaba göstermemiz en öncelikli işimiz olmalıdır