Kent Serisi 76: NEFES ALAN KENTLER

Dilek ALP

Röportaj: Prof.Dr. Mükerrem ARSLAN
Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi,
Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı (E)

Hayatımız boyunca pek çok insanla yollarımız kesişir, bazıları bizde muhteşem zenginlikler bırakır. Üniversite yıllarında, bana da ilham veren, akademik ve kişisel gelişimimde derin izler bırakan değerli bir hocam vardı. Onun dersleri, yalnızca bilgileri değil, düşünmeyi, sorgulamayı ve daha geniş bir perspektifle hayatı yorumlamama neden olmuştu. Bu röportaj, onun bilgi birikimini ve uzmanlık alanlarına olan erişimini keşfetme olanağı sundu. Dünyanın tüm kıtalarında, onlarca ülkede araştırma yapmış ve deneyimlerini bu bakış açısıyla zenginleştirmiş değerli hocamla gerçekleştirdiğim bu zengin sohbete sizleri de davet ediyorum.

1.Ülkemizin en saygın ve ilk Ziraat Fakültesinde ve Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı olarak görev yaparken, kent planlamasında peyzaj mimarlarının neden bu kadar önemli olduğunu düşündünüz?

Kent ölçeğinde entegre gelişim planlarının tasarım ve uygulamasında peyzaj mimarlarının önemli işleri vardır. Günümüzde batı ülkelerinin kentlerinde açık alanların yitirilmemesi, ekolojik dengelerin korunabilmesi, yaşanabilir çevre oluşturmak amacıyla planlanan başarılı örnekleri de görmek olasıdır.

Peyzaj mimarları, kentlerde doğal unsurların korunması ve bu unsurların yapısal gelişmeyle uyumlu hale getirme görevini üstlenirler. Parklar, yeşil alanlar, su yolları ve ekolojik koridorlar gibi unsurların planlanması, şehrin yaşanabilirliğini artırması ve insanların doğayla iletişim kurmasına olanak sağlar. Kentleşmenin doğası üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkar; Ancak peyzaj mimarları, ekolojik dengeyi sağlayan sürdürülebilir çevreler yaratır. Erozyonu önlemek, su yönetimini düzenlemek, biyoçeşitliliği korumak ve iklim değişikliğine karşı dirençli tasarımlar tasarlamak gibi ekolojik ışıklı peyzaj mimarlığıyla mümkündür.

Yeşil alanlar, insanların dinlenmesi, spor yapma ve sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılar. Peyzaj mimarları, bu alanların hem estetik hem de fonksiyonel açıdan en iyi şekilde tasarlayanlarıdır. Peyzaj mimarları, şehrin sosyal gücünü güçlendiren mekanları oluştururlar. Meydanlar, yürüyüş yolları, topluluk bahçeleri gibi alanlar, kent bölgelerini zenginleştirir ve toplulukların bir araya gelmesine olanak tanır. Kentlerin estetik olarak çekici ve kimlik sahibi olması da peyzaj mimarlarının görevidir. Tarihi yapıları koruyarak veya modern yeşil alanlar tasarlayarak, kentlere özgün bir kimlik kazandırırlar.

Peyzaj mimarları, iklim değişikliğiyle mücadelede kilit bir role sahiptir. Yeşil altyapı, dikey bahçeler, yağmur suyu toplama sistemleri gibi sürdürülebilir çözümlerle şehirlerin iklim iklimine karşı daha dayanıklı olmasını sağlar. Bu nedenle peyzaj mimarları, hem kentlerin ekolojik varlığının korunması hem de insanların yaşam alanlarının genişletilmesi açısından vazgeçilmez bir role sahip bir meslek grubudur.

2.Günümüzde açık alanlar üzerinde ki baskılar ve etkileri giderek arttıkça ekolojik planlamaya ilişkin yöntem ve yasal önlem arayışları neler olabilir?

Kentlerde yaşam kalitesi, eğitim ve iş olanaklarına, karşılanabilir konut ve ulaşımın yeterliliğine, yaşamı sürdüren ve destekleyen çevre kaynakların, estetik nitelikleri baskın bir kent peyzajına bağlıdır. Kentsel sorunlar kentten kente ve ülkeden ülkeye değişebilmesine karşın pek çok ortak özellikleri vardır. Bu nedenle bir kentte ya da ülkede geliştirilen başarılı modelleri uygulamak, yenilerini geliştirmek, konuyla ilgili yerel yönetimlerin, üniversite ve eğitim kurumlarının, gönüllü kuruluşların ve en önemlisi halkın katılımıyla gerçekleşebilir.

Örneğin 1970’li yıllarda ABD’de açık alanların kaybı ülke ölçeğinde belirgin bir hale gelmeye başlayınca korumaya yönelik planlama çalışmaları ile yeşil yol kavramı önem kazanmıştır. 1987 yılında Açık Hava Komisyonu yeşil yolların ulusal sistem olarak yaygınlaştırılmasını önermiştir.

Yeşil yol; akarsu boyları, sırtlar ya da vadiler gibi doğal koridorları, demiryolu güzergahı boyunca rekreasyon amaçlı kullanıma dönüştürülmüş kanal, manzara yollarını, ya da parkları, doğal rezerv alanları, kültürel obje yada tarihi yerleşimleri birbirine bağlayan çizgisel koridorlardır.
Yeşil yolların önemli bir bölümü rekreasyon ya da doğa koruma amaçlı olmasına karşın bir bölümü her ikisini de kapsar. Yerleşme sisteminin sürdürülebilirlik ilkesi açısından sorunlara yaklaşıldığında, yerleşme sisteminin gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasını engellemeyecek biçimde gelişmesi gereği kabul edilmektedir. Bu durumda doğal kaynakların tahrip edilmemesi ve ekolojik dengelerin korunması yasal olarak zorunludur.

3. Kentsel açık ve yeşil alan kavramı ve işlevleri nelerdir?

Kentsel açık alanlar, tüm kentlilerin ortak kullanım alanı olup, üzerinde yapı bulunmaya, sokak, cadde ve meydan vasıtasıyla kent içinde yer alan çeşitli bölüm ve yapıları birbirine bağlayan kamusal mekanları içermektedir. Açık alanlar, kentlerin fiziki yapılarında kitle boşluk ayarlamasına yardımcı oldukları için denge elemanıdırlar.

Yeşil alan kavramı ise, mevcut açık alanların bitkisel elemanlar ile kaplı yada kombine edilmiş yüzey alanları olarak tanımlanır. Bu tanıma göre her yeşil alan bir açık alan niteliğindedir. Kentsel yeşil alanlar, kent mekanı içinde fiziksel ve sosyal çevrenin niteliğini belirleyen, eğitimsel, kültürel ve rekreasyon amaçlı kullanımlara olanak tanıyan ve toplumun tüm bireylerinin kullanımına açık olan kamu mekanları biçiminde tanımlanır.

Kentsel yeşil alanla, insanların bir araya gelerek eğlenmesine, dinlenmesine olanak sağlayan, sosyal ilişkilerin kurulması, sürdürülmesi ve toplumsal ilişkilerin geliştirilmesinde büyük öneme sahip çocuk bahçesi, dinlenme alanı, gezinti alanı, oyun alanı, piknik alanı, eğlence ve kıyı alanlarının toplamıdır. Metropol ölçekte ise fuar, hayvanat ve botanik bahçeleri ve bölgesel parklar da yeşil alan olarak nitelendirilir. Bu alanlar insanların fiziksel ve psikolojik gereksinimlerine olanak sağlayarak onların doğaya yakınlaşmalarını sağlayan alanlardır.

Kültür varlıklarının arasına “sosyal çevrenin gelişiminin işlevsel ve estetik biçimlendirilişi” olarak tanımlanan “Park ve Bahçe “olgusu da aynen yapılar gibi zaman ve mekan içinde anısal ve anıtsal değer kazanmakta; bir ülkenin tarihi kültür peyzajı ve mirasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle park ve bahçelerin geçmişin doğal ve kültürel varlıklarını günümüze ve yarınlara ileten belgesel miraslar olarak korunması, değerlendirilmesi; yeni örneklerle bu mirasın daha da zenginleştirilmesi gerekmektedir.

4. Kent park ve bahçelerinde kullanılan bitki türlerinin seçim kriterleri nelerdir?

Açık alanların tasarımlarında mekan karakterinin belirlenmesinde yapılar kadar bitkilerde önemli yer tutmaktadır. Tasarımda uygun bitki türlerinin seçimi, tasarımın başarısını önemli ölçüde etkilemektedir. Bitkiler mekanı tanımlamakta, ışığı düzenlemekte, ölçeği sağlamakta ve mevsimleri anlatmaktadır. Bu özellikler farklı çeşitler arasında büyük ölçüde değişiklik göstermektedir. Tasarımda kullanılan ağaçların boyu ve çapı kullanılacak türü belirlerken diğer görsel niteliklerden daha baskındır. Bu ölçü gereksinmesi boyutlara ve bir alanın büyüklüğünden çok alanın algılanışına bağlıdır. Meşe ve çınar gibi büyük boyutlu ağaçlar kentin sınırsız genişliği ile ölçeğini birleştirme işlevini yerine getirir. Çiçekli türlerde dahil olmak üzere küçük ağaçlar kentlerde ölçek değişikliği sağlayamazlar. Günümüzde kent ölçeğinde hiçbir ağaç çok büyük görünmeyecektir. Sirkülasyonun yoğun olduğu olduğu yerlerde ve önemli bakı noktalarında kullanılmazlar. Küçük formlu süs ağaçlarının kullanıldıkları yerlerde gölgeden çok alanı doldurma özelliklerinden yararlanılır. Bitki türü seçiminde önemli bir faktör bitki yapraklarının yoğunluğudur. Özellikle ağaçlarda, ışık miktarı, taç yüksekliği ve dal yapısının yoğunluğuna da bağlıdır.

5. Kentsel peyzaj tasarımında doğal bitki türlerinin kullanımının önemi nedir?

Ülkemiz bitki genetik kaynakları yönünden, dünyanın en önemli birkaç merkezinden biridir. Avrupa’da her ülkeye özgü endemik türler toplamı 2750 iken, ülkemizde bu sayı 3000 civarındadır. Jeomorfolojik yapısı ve çok değişik koşullara sahip oluşu, ülkemize bitkisel kaynaklar bakımından büyük zenginlik sağlamıştır. Kent park ve bahçelerimizde doğal bitki türlerine de yer vererek tanımı ve sürekliliğini sağlamak gerekir. Ayrıca iklim değişikliği yaşadığımız yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük yaşamsal sorunların başında gelmektedir. Bu kapsamda ulusal düzeyde açık ve yeşil alanların korunması ve planlamasında kullanılan bitki türlerinin seçimi son derece önemlidir. Çevre koşullarına uyumlu ağaç, çalı ve kurakçıl yer örtücü bitkilere ağırlık verilmelidir.

6.İklim değişikliğiyle mücadelede kent peyzajında ​​nasıl önlemler alınmalıdır?

Küresel ısınma ve beraberinde gelen iklim değişikliği, ormanların yitirilmesi, çölleşme, gıdaya ve temiz suya erişi, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi çevre sorunları ülke ya da bölge sınırı olmaksızın tüm insanlığı ve dünyanın geleceğini tehdit eder hale getirmiştir.

Dünya Bankasının en son İklim Değişikliği Eylem Planı (2021-2025), kent sistemlerini en fazla sera gazı emisyonu üreten beş ana sistemden biri olarak belirtmektedir. Bu bağlamda iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ekosistem bütünlüğünün korunmasında “doğal kaynaklı çözümler” sürdürülebilir yaşam için son derece önemlidir. Günümüzde açık alanlar üzerindeki baskılar giderek arttıkça ve bu baskıların etkileri ekolojik planlamaya ilişkin yasal önlem anlayışını yoğunlaştırmaktadır.

Doğal kaynakların tahrip edilmemesi ve ekolojik dengelerin korunması artık zorunlu hale gelmiştir. Ülkemizde yaşadığımız kentleşme deneyimi ve geliştirdiği konut biçimlerinin ortaya çıkardığı yüksek yoğunluklu, arada boşluk bırakmadan, yağ lekesi gibi yayılan büyüme biçimi, kentlerde kamu kullanımları için alan ayrılmasına ve yeşil alanların korunmasına olanak vermemiş, kent için yeşil alan sisteminin kurulmasını engellemiştir. Kent planlamada ekolojik yaklaşım, ülkesel, bölgesel, yerel yönetim ve kullanıcıların etkin katılımının sağlandığı kapsamlı bir planlama ile mümkündür. Bu uygulamada anahtar kitle halk, ikinci önemli olgu ise planlanacak kaynaklardır. Kaynak envanteri ve bunun GIS ve ilgili teknolojiler aracılığı ile değerlendirilmesi ve veri olarak saklanması, planlama aşaması ve son müdahaleler için önemli araçlardır.


Prof. Dr. Mükerrem ARSLAN kimdir?

15 Mart 1954 tarihinde Ankara’da doğdu. İlköğrenimini Fatih İlkokulunda, liseyi Yükseliş Kolejinde tamamlayarak, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden 1976 yılında mezun oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ve Orman Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğünde Peyzaj Mimarı olarak çalıştı. 1978 Ocak ayında Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünde asistan olarak göreve başladı. 1982 yılında Dr. 1989 yılında Doç. 1997 tarihinde Prof. unvanını aldı. UNESCO – MAB Programı ile Ocak – Haziran 1989 tarihleri arasında (Polonya) Szczecin Teknik Üniversitesi Kent ve Bölge Planlama Bölümünde; gelişmekte olan ülkeler için kent ve planlama konularında eğitim programına katılarak, araştırma ve incelemelerde bulundu. TÜBİTAK Bilim Adamı Değiştirme Programı ile Eylül 1990 tarihinde Edinburgh Heriot – Watt Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünde, kent açık ve yeşil alanların planlama ve tasarım konularında incelemelerde bulundu. Fulbright Programı ile Ocak – Temmuz 1996 tarihleri arasında UCLA Kent Planlama Bölümünde bulundu. 2017 – 2020 yılları arasında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanlığı görevini tamamladı. Peyzaj planlama ve tasarım konularında yurtiçi ve yurtdışında organize edilen bilimsel toplantılarda konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca farklı tarihlerde çeşitli ülkelerde; verdiği lisans ve lisansüstü derslerine görsel kaynak sağlayabilmek ve bilgi edinmek amacıyla bulundu. Prof. Arslan’ın Peyzaj Mimarlığı konularında yayımlanmış kitapları ve makaleleri bulunmaktadır.