İş hayatımda türlü sebeplerle yabancı ve Türk belediye başkanları ile tanışma ya da çalışma fırsatım oldu. İlk anda çoğunun ortak noktası, hayalleri, hedefleri ve söylemleri çok heyecanlı, istekli ve özgün gibi gözükse de biraz zaman geçip masasına alıştığı andan itibaren hepsinin birbirine benzemeye başladığını izledim. Başlarda siyasetten uzak, halka yakın tavırları gitgide siyasetin ve sahip oldukları koltuklarının gölgesi altında sıradan bir hal almalarını sağladı. Hiç biri şaşırtmadı beni işin doğrusu.
Yıllar geçtikten sonra her belediye başkanının beklenen, klişe değişimine şahit olmaya başladım. İlk beş yılın en heyecanlı ve hararetli, ikinci beş yılın en verimli ve olgun, üçüncü beş yılın ise en verimsiz ve ruhsuz hallerini yaşadım. Aslında her şeyin temellerinin atıldığı sürecin ilk dönem olduğunu ve “iyi belediye başkanı” yakıştırmasını bu senelerde aldığını gördüm. Bu dönemde “verilen sözler ve davranışlar” en ciddiye alınan oldu. İlk seneler her zaman belirleyiciydi. Bilirsiniz, insanlar güvenmediklerine asla saygı da duymazlar, saygı duymadıklarını ise ciddiye bile almazlar. Bu değişmez, görünmeyen kuraldı. Çoğu başkanın başına aynen bu geldi…
Artık görev anlayışları şekil değiştirdi, eskiden hizmet denilen şeyler şuan “zaten olması gereken” noktasına taşındı. Bu göreve talip olma sebeplerinin de değiştiği gibi. Kentine hizmet etmek, düzen korumak ya da değiştirmek yerine kartvizit ve makam, sonrasında da siyasetin taşıdığı yer olarak hedef koydurtuyor adaylara... Onun için artık çok samimi bulmuyorum bu makamları. Ellerinden cep telefonları alınsa, internet kısıtlaması gelse, sürekli halkın içinde dolaşma zorunluluğu getirilse neler yaşanır bilmiyorum.
Dünyanın her köşesinde farklı başkanlar ile çalışan bir kişi olarak adaylara diyebilirim ki;
Lütfen ruh zenginliğiniz için kitap okuyun, sinema ve tiyatroya gidin, kendiniz olun, başkalarını kopyalamayın, sadece kendi fikirlerinizi savunun, siz üretin, fikir hırsızlığı yapmayın, sırtınızı başka birilerine dayamayın, bu makam rakiplerinizle yarış arenası değil kentiniz için hizmet verme noktasıdır ve maalesef geçicidir, oturduğunuz koltuğu siyasi basamak olarak görüp bu şekilde davranıyorsanız o zaman siz tam bir oyuncusunuz (Türkçede daha güzel tanımlar var aslında !), önce kentinizi düşünün kendinizi değil, kentinizin ruhunu ve geçmişini iyi bilin ki gelecek inşa edebilin, kentlinize saygı duyun, işin gerçeği dünya bireysel olarak sizi önemsemiyor, sadece kentinizi tanıyor ve yapmış olduğunuz olumlu/olumsuz çalışmalarla tarihte sizin döneminiz hatırlıyor, yani konuyu abartmayın, kaç tane belediye başkanını ismen tanıyoruz geçmişten, öyle düşünün… Makamınızdan indikten sonra da kentin sokaklarında selam verenleriniz, kahve içebileceğiniz dostlarınız kalsın… Bunu hesaba katın.
Günümüz ile eski belediye başkanlarının görev tanımları neredeyse tamamen değişti diyebilirim. Sorumluluk alanları genişlerken, yetki sahaları da değişim gösterdi. Artık sadece mevcut sistemi yönetmek değil bu pozisyonun çalışma sahası, dev bir şirketin CEO’su gibi davranmak zorundalar. Bunun yanında günümüzün Belediye Başkanları şu anda sahip oldukları tüm fırsatların farkındalar. Dünyada iyi Kent Modellerini takip edip, yerel örneklere taşıyabiliyorlar. Teknoloji dünyası, yerkürenin her kentine ulaşımı çok kolay sağlıyor. Günümüz şartlarına baktığımızda başarılı Belediye Başkanlarını diğerlerinden ayıran temel özellikleri şöyle sıralayabilirim:
1. Güçlü ve gerçekçi bir vizyona sahiptirler…
Bu Belediye Başkanları geleceğe yönelik, gerçekçi ve cesur bir vizyon ortaya koyarlar. Şehirlerinin dünya liderleri arasında yer alması konusunda iddialı ve belirledikleri hedeflerde cesurlardır. Uzun vadeli bir plana sahip olarak vizyonuyla başkalarına ilham verebilir. Ayrıca performans göstergelerini ve veri analitiğini kullanarak ilerlemeyi takip edebilirler. Gerçek istatistiklerden korkmazlar.
2. Koalisyon kurmaktan çekinmezler…
Uzun vadeli planları uygulamada destekçi koalisyona ihtiyaç duyarlar. Belediye başkanları bunu ancak planlarının işe yarayacağını seçmene gösterirlerse inşa edebilirler. Yeniliğin gücünü göstermek için anında kazanılan zaferler hayati öneme sahiptir. Örneğin bir şehir, izinlerin verilmesi gibi daha önce yavaş ve kullanımı zor olan bir hizmeti dijital hale getirebilir. Vatandaşlar teknolojinin hayatlarını nasıl iyileştirebileceğini, kolaylaştırabileceğini görecek ve bu yolculuğa dahil olmak isteyeceklerdir.
3. Herkesi kapsayıcı planlar yaparlar…
Katılım çok önemlidir. Bu Belediye Başkanları artık her şeyi kendileri yapmaya çalışmıyorlar. Başta yazılım geliştiricileri, bilgisayar programcıları ve öğrencileri çevrelerindeki ekonomiye davet ederler. Bu durum vatandaşların bir şeyleri değiştirme isteğini artırır.
4. Şeffaftırlar…
Vatandaşlar ancak hükümete güvendikleri takdirde sürece dahil olacaklardır ve şeffaflık bunun anahtarıdır.
5. Başkalarından yardım isterler…
Şehir yöneticileri her konuda en iyi olamaz. Bazı şehirler yeni bir izin sistemi oluşturma konusunda başarılı olacak; diğerleri en iyi dijital ulaşım hizmetlerine sahip olabilir. Günümüz Belediye Başkanları başkalarından bir şeyler öğrenmekten veya başarılarını paylaşmaktan korkmuyorlar.
6. İç süreçleri kökten iyileştirirler…
Değişim aynı zamanda içeriden de gelmelidir. Başarılı bir Belediye Başkanı, planının önemli kısımlarını yerine getirmek için net sorumluluklara sahip bir takım ekipler oluşturur. Her birinden günlük bir güncelleme bekler ve takip eder.
7. Miras bırakırlar…
Yeni Belediye Başkanları şehirlerinin geleceğe ayak uydurabilmesini sağlıyor. Altyapılarını dönüştürüyorlar; yazılım geliştiricileri dahil; öğrencilere ilham vermek, yetkililerinin işbirliği yapmasını sağlamak ve vatandaşların güvenini arttırmak konularında çalışıyorlar.
Kısaca;
Herhangi bir lider, şehrini en ileri noktaya taşıyan bir belediye başkanı olabilir. Eğer bunu yapmazlarsa, bu rekabetçi, acımasız bir dünyada onun yerine diğer şehirler bu fırsatı değerlendirecektir.
Yerel seçimlere sayılı aylar kala, tüm adaylara ve aday adaylara önce vicdan ve memleket sevgisi, sonra kentine, tarihine, mirasına ve halkına saygı diliyorum. Artık lafta kalan söylemlerden hepimiz yıldık. Yalan siyasetten bıktık ve yaşadığımız kentlerde sırf bu sahte tutumlar nedeniyle “kent yönetiminden” soğuduk. Kentlerin asıl yöneticileri, o kentin halkıdır. Bunu idrak etmiş olan bir belediye başkanı, kentlerde, eski samimi mahalleli kültürünü geri getirebilecek, aynı sıcaklığı hissettirebilecek, geçmişine günümüz teknolojisinin avantajları ile sahip çıkacak yeni, dinamik yüzler istiyoruz. Çok sıkıldık…