23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı. Temeli Mustafa Kemal'in önderliğindeki Türk Milli Kurtuluş Savaşı sırasında atılan ve daha sonra Atatürk (Türklerin Atası) adını alacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına yönelik ilk adımdı.
Türk ulusal kurtuluş mücadelesi 19 Mayıs 1919'da başladı ve Anadolu'nun yabancı işgalinden kurtuluşu, modern Türkiye'nin sınırlarının Lozan Antlaşması ile uluslararası olarak tanınması ve 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla sonuçlandı. TBMM ilk toplantısını 1920'de yaptı, Osmanlı İmparatorluğu'nun hemen her köşesi İtilaf Devletleri'nin işgali altındaydı. Osmanlı hükümetinin işgale karşı koyamamasına tahammül edemeyen Anadolu'nun dört bir yanında yurtsever hareketler yükselmeye başladı.
İzmir'in Yunan orduları tarafından işgali ülke çapında bir direniş hareketini ateşleyen son adım oldu. Bu direniş, kısa süre sonra, o dönemde genç bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal yönetiminde bir bağımsızlık savaşına dönüştü. Müttefiklerin İstanbul'u işgali ve Osmanlı Meclisi'nin feshedilmesiyle Mustafa Kemal'in direniş hareketinin yeni yasama organını açma gerekçesi oluşturuldu.
Meclisin açılmasıyla Ankara, Türk milli mücadelesinin merkezi haline geldi ve 13 Ekim 1923'te yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edildi. Meclisin açılış gününde Mustafa Kemal ilk cumhurbaşkanı seçildi. Açılış konuşması, bu Meclis'in neyi başaracağını tasavvur ettiğinin ipuçlarını içeriyordu. "Meclis üzerinde hiçbir güç olmayacak" diyen Atatürk, Osmanlı monarşisinin yerini alacak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına zemin hazırladı. Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyoner liderliğinde laik, demokratik bir Cumhuriyet yarattı.
*
23 Nisan 1929'da Atatürk'ün teklifi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan'ı çocuklara adanan milli bayram ilan etti. Bu bayram 23 Nisan 1927'de Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin (bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumu) “Çocuk Bayramı” olarak ilan etmesiyle başlamış sayılır gerçekte. Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan 1923'te milli bayram için pul bastı ve sattı.
23 Nisan 1924'te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde “Bu gün çocukların nişan törenidir.” ibaresi, 23 Nisan 1926'da ise “23 Nisan Çocuk Bayramıdır.” başlıklı bir yazı ile durum netleşmiştir. Aynı gazetede “Türklerin Günü” tanımlaması kullanılmıştır. Para kazanan herkesin bu günde çocuklar için derneğe bağış yapması gerektiği vurgulanmıştı. 23 Nisan 1927'de Himaye-i Etfal Cemiyeti o günü Çocuk Bayramı olarak şu şekilde ilan etmişti;
“Ankara'da Millet Meclisi ile birlikte ulus devletimizin kuruluşunun ilk günü olan Milli Bayram, Derneğimiz tarafından Çocuk Bayramı olarak kabul edilmiştir. Bizlere yeni bir vatan, yeni bir tarih yaratan ve bırakan mübarek şehitlerimiz, fedakâr gazilerin çocukları, yoksulların ve acıların çocukları ve nihayet tüm ülkenin çocukları adına, merhametli ve cömert olanlara sesleniyoruz.
Küçüklerimiz için, kadınlardan, erkeklerden, gençlerden, yaşlılardan ve hatta çocuklardan yardım bekliyoruz. Tarihinin her sayfası ayrı bir şan ve başarıya sahip milletimizin azami destek göstereceğinden emin olan Himaye-i Etfal Cemiyeti, Çocuk Bayramı'nın neşeli ve aydınlık olması için daima aynı özeni ve savunuculuğu gösterecektir.”
Türkiye, dünyada resmi bir Çocuk Bayramı kutlayan ilk ülke oldu. Birleşmiş Milletler'in 1979'u "Dünya Çocuk Yılı" ilan etmesinin ardından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), dünyanın dört bir yanından çocukları bir araya getiren dev bir proje geliştirdi. 23 Nisan, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ile dünya çapında kutlanan ilk Çocuk Bayramı olarak tüm dünyaya yayıldı ve saygı gördü. Ankara'da düzenlenen ilk 23 Nisan festivaline katılan ülkeler ‘Bulgaristan, Irak, İtalya, Romanya ve SSCB’ oldu.
Atatürk'ten başlayarak çocukları devlet dairelerine davet etme geleneği günümüze kadar devam etmektedir. 23 Nisan'da geçici olarak devlet başkanlarının yerini çocuklar alır. Makama oturan çocukların samimi olduğuna inanmak istediğim mesajlarını dikkatle her yıl dikkatle izlerim.
*
Her yıl 23 Nisan gününün sabahını hemen hemen aynı his ile yaşarım, o anları düşünürüm, 102 yıl öncesini, o geceyi, o heyecanlı bekleyişi, o sakin kararlılığı, yeniden doğuşu, bilinmeyenleri, benliklerin sadece vatan toprağına sarılışını, sadece halk için atan kalpleri. Sonra bu tarifsiz minneti ve sevgiyi…
Gönlü zengin, yüzü güzel, sohbeti bol insanlarız biz. Hepimiz pırıl pırıl Cumhuriyetin çocuklarıyız, hepimiz gözlerimizi bu cennet vatanda açtık, hepimiz bu cumhuriyette hedeflerimizi ortaya koyduk, çalıştık, maddi kazançlar elde ettik, her şeye rağmen omuzlarımızı dik tuttuk sabrettik, dünyanın saygı duyduğu bir devlet adamı ile anılan taptaze genç bir devletin mirasçısı olarak gıpta edilerek örnek alındık. Gururla, gözlerimiz çakmak çakmak "Ne mutlu TÜRKÜM" dedik. Hayatta daha ne isteyebilir ki insan? İnsanın doğduğu topraklarla gurur duyması, dünyanın Türklerin Atası (Atatürk) diye tanıdıkları bir dehaya sahip olmak, para ile şöhret ya da makam ile ölçülendirilemeyecek değerlere sahip olmak… Hepimiz sadece huzur ve güven arayışında değil miyiz?
Yeni Delhi'de yaşayan Hintli bir arkadaşımın mektubunu önceden paylaşmıştım burada, kendisi Hindistan’ın dünyaca ünlü restoran şeflerinden biridir, yeniden paylaşmak istedim bugün;
“Kadim kardeşim Dilek, bu Delhi denen şehrin, kalabalık, sıcak ve tozlu herhangi bir gününe mutfakta başlamadan önce, benim için günün en beklenen saati geldi işte. Senin çok sevdiğin yeşil kahvenin eşliğinde, senin ülken, insanların ve Baba Atatürk için yazılarını okumak ve gözlerimi kapatıp düşünmek, tarif edilemez bir lüks. Biliyorum yazılarını çeviri yaparken anlamda kayıplar oluyor ama ben yine de senin duygularında topraklarının ateşini hissedebiliyorum. Bu ateşi gözlerinde de defalarca gördüm. Hatırla, Delhi'nin en güzel bulvarına verilen tabelayı (Atatürk Bulvarı) gördüğünde gözlerinden yaşlar boşalmış, sevinç çığlıkları atmıştın. Ve o tabelanın altındaki ibareyi (Türkiye Cumhuriyetinin Babası) gördüğündeki halini asla unutmayacağım. Anladım ki Baba Atatürk sizler için benim anladığım babadan çok daha öte...
Değerli kız kardeşim, her zaman size dua ediyorum: Tanrı, Türk kardeşlerimin kalbinde Baba Atatürk'ü, sevdiklerinin yüreğinde de seni korusun…”
Kardeşin Khanna
Ne mutlu bana, ne mutlu oğluma, ne mutlu kendini bu topraklara ait hissedenlere...
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.