Kadınlar bu topraklarda ne çok acı çekti.
Yaşamlarının en güzel zamanlarında çok sevdikleri tarafından öldürüldüler.
Kadınlara yönelik olarak kimi zamanlar birtakım kutlamalar, etkinlikler yapılıyor, çiçek dağıtılıyor, kadına şiddete dikkat çekiliyor.
Ne var ki yaşam ertesi gün her zaman ki gibi erkek egemen ve cinsiyetçi bir mecrada akıp gidiyor.
Kadının sadece bir günlüğüne adı var öteki gün ne arayan nede soranı!
Diğer günlerde kadınlar yine tacize, tecavüze, şiddete maruz bırakılıyor.
Bir gün öncesinde kadınlar üzerine nutuk atan kimileri bir sonraki gün bütün hıncıyla kadına karşı kindar bir saplantı içinde hareket ediyor.
Kadın cinayetleri ise ülkemiz de neredeyse alışılagelmiş hale getirildi.
Ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetlerinde katillerin savunmaları genelde, hep aynıdır:
“Nasıl olduğunu hatırlamıyorum”, “Erkeklik onuruma dokundu ondan öldürdüm”, “Namus meselesi, pişman değilim”, “Çok seviyordum kıskandığım için öldürdüm”.
Tabi kadına karşı cinsiyetçi, üstünlük kompleksinde olan erkeklerin yetiştiği ortamda gelenekler, aile gibi kavramlar belirleyici unsurdur.
Kadına yönelik şiddet ülke genelinde olduğu gibi yaşadığımız kent Gebze’de de ara vermeksizin sürüyor.
Kimi zaman birçok kadın bir şekilde kocasından şiddet gördüğünden hastanelik oluyor. Kimileri polis merkezine gidip şikâyetçi oluyor, bazıları ise ailem dağılmasın, çocuklarım ortada kalmasın diyerek yediği dayakla kalıyor.
Yaşanan sosyal, ekonomik sıkıntılardan en çok aile kurumu etkilendiği içinde kadına yönelik şiddet durmak bilmiyor.
Kadına çok değer verdiğini söyleyenlerin birçoğu kadını sadece cinsel obje olarak görüyor.
O kafa yapısına göre kadın karnından sıpa, sırtından sopa eksik edilmeyecek, aklı ermeyen yarım insandır!
Bu anlayış bugünün değil eski çağlardan beri süre gelen kadın karşıtı bir düşüncenin ürünüdür.
Yaşamın güzelleşmesi, cennete dönüşmesi ancak kadını ve erkeği özgür, cinsiyetçi bir anlayış ile mümkündür.
Sınıfsal ve cinsiyet ayrımcılığının olmadığı bir dünya da kadınlar öldürülmeyecek, şiddete maruz kalmayacak, tacize, tecavüze uğramayacak, ikinci sınıf insan muamelesi görmeyecek.
Bunun içinde ülkemiz de mevcut yasaların erkek egemen bir bakış açısıyla oluşmasına, uygulanmasına son verilmelidir.
Kadın ve erkeği eşit bir yaşamı mümkün kılmanın yolu var ve insanım diyen herkes bu konuda duyarlı, kararlı ve sorumlu olmalıdır.