Dostoyevski’nin yazdığı en önemli eseri bu Karamazov Kardeşler isimli romandır. Roman Rusya’da piyasaya çıkınca yer yerinden oynuyor.
En fazla zaman ayırdığı roman bu romandır. Yıl bin sekiz yüz yıllarıdır. Bu dönemi hiçbir yazar bu denli güzel anlatamamıştır. O dönem ağaların beylerin ve çarların örtüğü halkın üstündeki baskı örtüsünü Dostoyevski kaldırmıştır. Halka yapılan haksızlıkları çıplaklığıyla anlatmıştır. Muhteşem bir romandır, en güçlü tutkuları en etkileyici psikolojik sahneleri ve şiddet içeren sahneleri bu romanda bulabiliriz. Eserin en etkileyici bölümü bir din adamı olan Zozima dede bölümüdür.
Bu bölüm sanatsal açıdan da çok önemlidir. Genç yaşlarda ateist olmuş orta yaşlılığında önemli bir hastalığa yakalanmış, bu ruhsal durum içinde bir dönüşüm geçirir ve dindar biri olur.
Romanda cenneti şöyle anlatmaya çalışır; der ki önemli olan cenneti keskin bir zekayla kavramaktır ve olduğuna hiçbir şüpheye düşmeden inanmaktır, ancak bundan sonra yaşadığımız dünyayı tüm kötülüklerden kurtarabiliriz. Başka bir sahnede roman kahramanlarından birisi halkın kendisine şüpheyle baktığını düşünür ve kendini sorgular. Bu şüphenin nedenini bulur ilk önce evin hizmetçisiyle yer değiştirmeye karar verir. Çevresi buna izin vermez. Bu adamın delirdiğini düşünürler ve bir tımarhanede yatmasını sağlarlar. Böyle şeyler her ülkede olur özellikle zeki ve adaletli kimseleri böyle cezalandırırlar. Tımarhanede yattığım zaman böyle kimseler tanımıştım. Tımarhanede yattığım zaman çok param olursa bir gün İstanbul’a büyük bir kütüphanesi olan bir tımarhane yaptıracağıma söz vermiştim kendime.
Tımarhaneden çıkar çıkmaz bu adam önce evindeki hizmetçilerden sonra sokaklardaki yoksullardan özür diler ve o insanlara çok utanç verici bir hayat yaşadım, çok insan incittim. Bu romanın önemli bir faydası da bir din adamının görevi neler olacağıdır. Zozima Dede kendini din adamlığından önce kendisini önce bir yurttaş olarak görmesidir. Günah her yerde vardır, insanın işlemesi için büyük çaba göstermesi gerekir. Günah işlememenin en iyi yolu insanın kendisini her şeyden ve herkesten sorumlu tutması gerekir.
İnsanların önyargılarından arınmalarını anlatır insanlara. Önyargı dedim, son senelerde ülkemizde de önyargılı insanlar çoğaldı. Sevimsiz beyinleri gelişmemiş asık suratlı ve hiçbir şeye duyarlılık göstermeyen herkesi eleştiren ama eleştirilmeye tahammül etmeyen öyle çok insan var ki…
Bir eseri tartışırken o eserden hiç haberi yokken boşver diyor o da yazar mı diyor sanki insanlar sadece yemek içmek çiftleşmek servet edinmek ve uyumak için yaratılmışlar… Ülkemizde de insanlar iyi bir eğitimle eğitilip yargıcı duruma getirilmedikçe ülkemizde yaşamın gelişmesi olanaklı değildir. Ülkemizin gelişmesinin en önemli göstergesi kadınlardır. Okumuş, görgüsü gelişmiş, haklarını bilen kadınlara ihtiyacımız var…