Bugün, Dünya Barış günü. Bu ülkenin her zamankinden çok barış çığlıklarının yükseldiği günleri yaşıyor olması gerek.
Ama, maalesef öyle değil…
Ortadoğu, özellikle de Irak ve Kuzeyi’ndeki yerleşim birimleri, bir ayı aşkın süredir IŞİD çetelerinin saldırılarına tanık oluyor. Bu saldırılarda binlerce Ezidi kadın ve çocuk katledildi, göç yollarında açlık ve susuzluktan dolayı yaşamını yitirdi.
Hal böyle olunca, savaşın kapımıza dayandığı hissi kuvvetleniyor.
Şengal bölgesinde kıyım yapan IŞİD çeteleri katletmenin dışında ele geçirdiklerini savaş ganimeti olarak pazarlarda çarşafların içine sokup, zincirlere bağlayıp cariye/ köle olarak satıyor.
Bu insanlık ayıbına, Şengal Dağı’na sığınan ama açlık ve susuzlukla baş başa kalarak yaşam mücadelesi verenleri eklediğinizde, tablonun ne kadar ürkütücü olduğu görülecektir.
Şarkılar öğrenerek hep oyun isteyen çocuklar, yaşadıkları topraklarda mermi, top ve mayınlara tanıklık ediyor, tankların dolaşmasını izlemek zorunda kalıyor ve çizilen karanlık haritanın orta yerinde gözlerini açık tutmaya çalışıyor. Bölgede, soykırım, zorla din değiştirme, katliam ve zulmün adı olmuş artık IŞİD denilen paravan çete.
İslamcılık adına hareket ettiğini söyleyen cani çeteler, Ezidi toplamı kırıma uğratmaktadır. Ezidi kadınlar, canlarını kurtarmanın yolunun, 100 kilometrelik mesafeyi yalınayak yürüdükleri Rojava ve Silopi’ye ulaşmak olduğunu görüyor, öyle de hareket ediyor. Çünkü, başka seçenek yok…
Tabi, sorun buralara ulaşmakla bitmiyor. Türkiye’ye ulaşabilen Ezidi kadınları bekleyen başka zorluklar da var. Onlara ‘’kader’’ diye dayatılan bu zorluklar, ‘’küçük yaşta evlendirilmek, kuma gitmek, istenmeyen evliliklere zorlanmak, kadın tacirlerinin eline düşmek, taciz, tecavüz’’ başlıkları altında toplanıyor. Ya da, ‘’ucuz işgücü’’ olarak kullanılmak dayatılıyor.
Bütün bunlar, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’li kadınların bölgede yaptıkları incelemeler sonucu hazırladığı rapora yansıyan gerçekler…
Özcesi, kapıya dayanan savaş, en büyük tahribatı öncelikle çocuklar ve kadınlar üzerinde yapıyor. Bir daha onarılması çok güç olan yaraların açılması, şimdilik engellenemiyor.
Hazırlanan raporda, kadın bedeni ve ruhuna yapılan saldırıların en iğrenç biçimlerini uygulayanların IŞİD çeteleri ve göz yuman devletler olduğuna işaret ediliyor. AKP hükümetinin IŞİD çetelerine destek verdiğinin bilinmekte olduğu öne sürülen raporda, sınırlardan geçmeye çalışanların bir kısmına izin verilmediği, katledilmelerine seyirci kalındığı, kamplar ve dışında yaşayanlara yönelik yeterli sağlık, barınma olanağı tanınmadığı, metropollerde artan ırkçılığa sessiz kalındığına kuvvetle vurgu yapılıyor.
Genel tablo bu…
Hal böyleyken, kapımıza kadar gelmiş olan savaşa farklı inançtan, dilden ve kültürlerden gelen insanlar olarak sonuna kadar karşı çıkıp mücadele etmeliyiz. Gözyaşları ve ağıtlar bir yana, her şeyden önemlisi savaşa karşı isyanımızı yükseltmeliyiz.
Binlerce yıldır kültürleri, inançları ile bu coğrafyada var olan halklara saygı duyulmalı ve İslamcılık adına terör estiren çetelerin yok etmek istediği tüm değerlere sahip çıkılmalıdır.
Bu savaşta payı olan başta AKP iktidarı olmak üzere Birleşmiş Milletler’in de aralarında olduğu uluslararası kurumlara katliamları durdurmaları çağrısı sıkça yinelenmeli ve bunu sağlamak için her adım atılmalıdır.
Bu adımları, AKP’nin olağanüstü kongresine, yeni genel başkan ve Başbakan’ı belirlemesine ya da Cumhurbaşkanı görev devir teslim törenlerine heba etmemeliyiz.