Pazartesi günü 6,5 milyon doz aşı daha geldi. Başarı gibi anlatılan şey aslında büyük bir fiyasko. Daha en kritik sektörlerde çalışan emekçiler, yaşlılar, kritik hastalığa sahip olan milyonlar ne zaman aşılanacağını bilmezken övünmenin alemi yok. Ayıpla övünülmez.
Siz iyisi mi uyduruktan bir “devlet adamlığı” kontenjanı ayarlayıp aşıyı kapın ki eve ekmek götürürken, halka hizmet verirken orada burada virüs kapıp can vermeyin. Bakın, gürbüz mü gürbüz besili mi besili ne kadar AKP yanaşması varsa öyle yapıyor. Alemin akıllısı bunlar.
AKP Türkiye’sinde kör göze parmak sokarak yozlaşmışlığı gözümüze sokuyorlar. Ama dünyanın geri kalanı da daha iyi değil.
Pandemi sürecinde hiç olmadığı kadar zenginleşenlerden, dünyanın keyfini sürenler gani gani. Varlıklı ülkeler ilaç şirketleriyle yaptıkları anlaşmalarla belirli miktarda dozda aşıya erişirken, yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde ise aşı sıkıntısı devam ediyor.
Garibansan sıranı bekleyeceksin, yerini bileceksin!
Garibanın işi ne, zaman dediğin ömürdür; bekleyeceksin! Halk ekmek kuyruğunda bekleyeceksin, aşını bekleyeceksin, iş bekleyeceksin, zam bekleyeceksin ama hayat seni beklemeyecek
Zenginin canı kıymetli, eti pembedir. Hiçbir şeye vakti yoktur, zenginin nakdi vardır.
Eşitsizlik Virüsü
İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Oxfam yayınladığı raporda “Eşitsizlik Virüsü” başlıklı raporda küçük bir mega zenginler çevresini nasıl da daha da zengin ettiğini rakamlara döktü:
- dünya üzerindeki en zengin 10 kişinin varlıklarının pandemi sürecinde 540 milyar dolar artı ve sadece bu parayla bile dünya üzerindeki bütün insanlara yetecek aşı satın alınabileceğini duyurdu.
- Milyarderlerin toplam varlığı Aralık itibariyle 11.95 trilyon dolar.
- Milyarderlerin, salgın dönemindeki kayıplarını telafi etmeleri (salgın devam etmesine rağmen) 9 ayını aldı. Şimdi de servetlerini her zamankinden daha hızlı katlıyorlar.
- Yoksulların ve emekçilerin ise, son 90 yılın en derin krizine giren dünyada Pandemi öncesi döneme dönebilmeleri için 14 yıl gerekiyor.
Kapitalizmin savunucuları bize yıllarca kapitalizmin en akılcı sistem oluğunu, rekabet ve üretkenlik sayesinde insanlığı “ileri” taşıdığını iddia etti.
Bugün geldiğimiz noktada, dünyanın en zengin 10 kişisi ve hepi topu birkaç yüz bin zenginin burjuvanın sefa sürdüğü; geri kalan milyarların çile doldurmaktan başka bir şey yapamadığı dünyamıza iniş yapmış buluyoruz.
Şimdi bi soralım; bu 10 kişinin serveti alın teri ile kazanılmadığına göre ve dünyada bunca sefalet varken bu servetleri kamulaştırmak hak değil midir?
2000’leri milenyum diye kutlamıştık. Uzay çağına girmiştik falan filan…
Geçelim.
Hele şöyle bi karşımıza geçsinler de iki çift laf edelim; piyasanın gizli elini mi kestiler nedir bu kriz, bu enkaz? Onca zenginlik nerede, ne için var? İşsizliğin, sefil durumda kaderine terk edilen milyonların, kapanan iş yerlerinin, geleceğini göremeyen halkın hesabını kim verecek?
En başından beri yalan söylüyorlardı.
Hala da yalan söylüyorlar.
Bu yalanı iyice yutturmak için üniversitelerde kürsüler kurup adına bilim dediler.
Ekonomi diye zenginlerin sermaye birikiminin modellerini sundular.
Sendikaları, örgütlü halkı, kamusal hizmetleri, emeğin kolektif gücünü kırarak zorla ucuz emek cehennemleri yarattılar. 12 Eylül’ü de o yüzden yaptılar.
Dünyanın neresine giderseniz gidin bu model kanla dayatılmıştır.
İşler ters gidince de hepimize dişinizi sıkın diyorlar.
Dikiş tutmayan yerlerinden yama yapa yapa üzerimize giydirdikleri kapitalizmin deli gömleğini yırtıp atmak dışında bir yol yok.
Ölmüş Eşeğin Cenazesi
Dünyanın az ve geç gelişmiş ülkeleri dünyanın en büyük nüfusu iken küresel adaletsizlikleri beslemekten başka bir şeye yaramayan sistem yaklaşık bir buçuk yıldır küresel protesto dalgası sarsılıyor. Demek ki vaatler, seçimler, yalanlar bardağı taşırmış.
Meşruiyet yitimi, sorgulamaya zemin açıyor.
Son bir nefes hala utanmadan “sıcak para” “küresel dengeler” “piyasa” diye konuşan şarlatanlara “yuh” çekip işimize bakalım.
Çeken onlar değil nasılsa.
Küresel adaletsizlik sadece yoksulluk değildir. Çelişkileri derinlerde olan Türkiye gibi geç gelişmiş ülkelerde; demokrasi, insan hakları, kadın hakları, özgürlük hep kötürüm hep yarım yamalaktı.
AKP’den önce de Türkiye güllük gülistanlık değildir. Bunun adını iyice koyalım. Türkiye’de düzen hep bozuktu.
Ölmüş eşeği bize Arap atı diye yutturdular; eşek kokunca gömme işini de bize yıktılar.
Ortalık kokudan geçilmiyor.
İnsanlık bu enkazı kaldırıp adaletli bir düzen pekala kurabilir. Bunun önündeki engel sen ben değiliz; düzen değişince ayrıcalıklarını kaybedecek, keyifleri kaçacak pembe etli zengin sınıf. Bir avuçlar ama sesleri çok çıkıyor. Medya ile aldatmayı; dünya değişmez diye yutturmayı iyi beceriyorlar. Yapay ayrımlara oynayıp atlarını koşturmak da en maharetli oldukları konu.
Değişmez dedikleri işte bu. Değişir. Bal gibi de değişir.
Raporun tamamına erişmek için: https://oxfamilibrary.openrepository.com/bitstream/handle/10546/621149/bp-the-inequality-virus-250121-en.pdf