25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle önceki akşam Gebze Kadın Platformu tarafından bir yürüyüş ve ardından basın açıklaması gerçekleştirildi.
Gerçekleşen yürüyüş ve basın açıklamasına çok istememe rağmen gazetedeki işler nedeniyle katılamadım.
Yürüyüşe ve basın açıklamasına aralarında CHP, HDP, EMEP, SOL Parti, Türkiye İşçi Partisi’nin Gebze İlçe Örgütleri; Birleşik Metal-İş, Petrol-İş ve Eğitim-Sen ile birlikte EYT Gebze, ÇYDD, ADD’nin de aralarında bulunduğu sivil toplum örgütleri başkan, yönetici ve üyeleriyle katılıp destek vermesi beni son derece mutlu etti.
Ancak gerçekleşen yürüyüş ve ardından Eğitim-Sen Gebze Şube Kadın Sekreteri Meryem Meriç tarafından yapılan basın açıklamasının bir kısmını köşe yazıma alıyorum.
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü; insanlık tarihinde kadınlara yönelen şiddetin, bir insanlık ayıbının kötü tarihi olduğu gibi esas olarak kadınların erkek egemen sisteme karşı duruşunu, dayanışmayı ilmek ilmek örerek büyüttüğü tarihtir.
Her 25 Kasım’da dünyanın her yerinden kadınlar seslerini birleştiriyor, erkek devlet şiddetine karşı mücadele bayraklarını yükseltiyorlar.
Kadınlar hayatlarını çalan erkek şiddetine, iktidarın bu şiddeti cesaretlendiren, sırtını sıvazlayan kadın düşmanı söylem ve politikalarına, kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılara, toplumsal yaşamı dini kurallara göre düzenlerken yaşamlarımıza çizdiği karanlık sınırlara karşı her zaman olduğu gibi bugün de isyanı hep birlikte büyüttük ve büyütmeye devam edeceğiz.
İki yıla yakındır süren pandeminin etkisi tüm olumsuzluğuyla devam ederken, salgını kadınlar olarak artan şiddet, yoksulluk, işsizlik ve emek gaspı nedeniyle daha da ağır yaşıyoruz.
Yakın zamanda Çilem Doğan’ın yargılama sürecinde yaşadığımız gibi, ölmemek için, kendilerine sistematik şiddet uygulayan erkeği öldürmek zorunda kalan, özsavunma hakkını kullanan kadınları cezalandırırken, kadınlara, çocuklara, LGBTİ+lara yönelik şiddetin her geçen gün arttığı, şiddet uygulayanların erkek yargı aracılığıyla cezasız bırakıldığı bir süreçte önce İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, şimdi de 6284 hedefe konularak yaşam alanlarımız daha da daraltılmak isteniyor.
Düşlerimizi, gülüşlerimizi, mücadelemizi asla teslim alamayacaksınız; geceleri, sokakları, meydanları, iş yerlerimizi, okulları, kampüsleri terk etmiyoruz; kadınlar vardır, kadınlar her yerde.
Yaşasın kadın dayanışması. Yaşasın eşit ve özgür bir yaşam mücadelemiz.”
Kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı olmalıyız.