KADINA ŞİDDET VE CİNAYET!

Cengiz Akgün

1996 yılıydı sanırım, gazetecilikte yeni başladığım zamanlar.

Çayırova Yenimahalle’de bir kadın cinayeti işlenmişti, haber yapmak için olay yerine gittim.

Zayıf bir kadın yüz üstü yerde yatıyordu.

Beraber yaşadığı birisi tarafından öldürülmüştü.

İlk kez cinayete kurban gitmiş birisini bu kadar yakından görmüştüm.

Tabi oldukça üzülmüştüm.

Sonra gazeteye dönüp haberini yaptım.

Kadın cinayetleri ülkemizde ve bölgemizde ara vermeksizin sürüyor.

Her gün 1-2 kadın kocaları veya beraber yaşadıkları kişiler tarafından öldürülüyor.

Önceki gün Çayırova ve Körfez’de 2 kadın daha cinayete kurban gitti.

Çayırova’da ki olayda bir kişi boşanma aşmasındaki eşini, oğlunu öldürüp ardından kendisi de intihar etti.

Körfez İlçesinde ise yine bir kişi konuşmak için buluştuğu boşanma aşamasındaki eşini lokantada öldürdü sonra olay yerinden kaçtı.

Acıklı olduğu kadar kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde başka insanlarda yaşamlarını yitiriyor.

Ateş düştüğü yeri yakıyor ancak kadın cinayetleri ülkemize has sosyolojik bir gerçekliktir.

Ataerkil toplumun kadına karşı katı ve acımasız otoriterliğinin sonucudur.

Cumhuriyet öncesi kadın ikinci sınıf insandı ve erkeğin sahip olduğu haklardan mahrumdu.

1923 Cumhuriyet devrimi kadınlar için kurtarıcı oldu, eşit yurttaşlık temelinde yeni haklara kavuştu.

Yüzyıllardır ikin sınıf canlı muamelesi gören kadın yaşamın içinde yerini almıştı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri aynı zamanda Cumhuriyetin kadına bakışını özetliyordu:

‘’İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?..’’

Ne var ki günümüzde kadın haklarını yitirmiş, ataerkil zorbalığın yanı sıra gelenek, görenek temelinde de baskıya maruz bırakılıyor.

Kadın cinayetlerinde eğitim seviyesinin yetersizliği, ekonomik dar boğazın getirdiği sıkıntılar, ailelerin erkek çocuğu kız çocuklarından daha değerli görmesi gibi birçok etken sıralamak mümkün.

Kadınlara yönelik baskının, cinayetlerin olduğu ülkeler demokrasiden, medeni dünyadan nasibini almamış her şeye kapalı toplumlardır.

Afganistan, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi tek adamların, kralların hüküm sürdüğü ülkelerde kadınlar ikinci sınıf varlıktır, erkeğin kölesidir.

Kadının ve erkeğin eşit olduğu, demokratik, laik, adil ve daha özgür, evrensel hukukun egemen olduğu Türkiye umudumuzu yitirmeyelim.