‘’KENDİNDEN SONRA GELEN TÜM EDEBİYATÇILARI ETKİLEMİŞ’’ bir yazardan söz etmeye çalışacağım.
JJ Rousseau’dan Rus yazarı Tolstoy’un kendisine örnek aldığı ve çok etkilendiği yazarların başında gelir.
Atatürk’ü de en çok etkileyen yazardır. Rousseau Volter, Rousseau’yu Diyojone benzetir ve der ki Diyojen gibi bir fıçının içinde yaşasaydı keşke onu ona kızan rakipleri bulamazdı ve zarar veremezlerdi.
Hani Dostoyevski Rus yazarlarını kastederek biz hepimiz goğolun paltosundan çıktık der ya, bende diyorum ki dünya edebiyatçılarının çoğu Rousseau’nun paltosundan çıkmışlardır.
Mesela Lenin, Mao, Kastro hoşimin gibi devrimciler Rousseua’nun kaleminden çıkmışlardır.
Çünkü devrimlerin yolunu o dahi adam göstermiştir. Ne kimseyi sevebildi ne de kimseye kendini sevdirebildi. Ben Rousseau’ dan sorgulamayı, neden var olduğumu, niçin yaşamak istediğimi öğrendim.
Beni en çok etkileyen eseri toplum sözleşmesidir. Ondan öğrendim ki farklı dillerden, dinlerden , davranışlardan, renklerden insanlar istedikleri zaman birlikte barış içinde yaşayabilirler.
Napolyon bir gün mezarını ziyaret ettiğinde bu adam keşki hiç doğmasaydı çok kötü kitaplar yazdı en kötüsü de toplum sözleşmesiydi.
Bu kitapla Fransa’nın huzurunu bozdu. Napolyon en çokta emekçilere devrim yolunu açtığı için kızar yazara Napolyon’un söylediği sözler gibi sözler söyleyen insanlar bizde de vardır.
Bir öğretmen yıllar sonra rastladığı öğrencisine ne okuyorsun diye sorar, o da felsefe der.
Öğretmen bize felsefe değil *... der. Malesef Atatürk den sonra iktidara gelenler filozofları yazarları, şaırleri, müzisyenleri sevmediler.
Halkı aydınlatacaklar diye korktular onlardan yola getirmeye çalıştılar, gelmeyenleri sürgün ettiler. Çünkü felsefe dünyayı, insanı, tüm varlıkları anlama analiz etme birbirleriyle ilişkilerini kurma bilgeliğidir.
İşte bütün bunlar benim ülkemde yaşandı, halen de yaşanmaktadır ey benim sevgili annem ve sevgilli Türkiyem, dağlarım, ovalarım, denizlerim, taşım toprağım şikayet ediyorum size bu adamları sade doğuda değil batıda da aynı yönetenler.
Rosseau başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Bu gün kendilerini demokrat sayan şu Avrupalılar bir Rosseau’yu idare edememişler.
Adam Fıransa’dan İngiltere’ye oradan Roma’ya sürgün edilmiş gittiği her yerde önce el üstünde tutulmuş ne zaman yazmaya başlamış.
Krallar kontları, kontesleri eleştirmiş, düşman olmuş çünkü Avrupa’nın dünyayı nasıl sömürdüğünü yazmış. Rosseau’yu bir sayfa yazıyla anlatamam okumalısınız, okuyun da kilisenin ona düşmanlığını görün. Öldürülür korkusuyla filozof Hume Rosseua, Fransa’dan İngiltere’ye kaçırır.
Yazarı Hasan Sabbaha benzetmişler, sade Türk yöneticileri değil bütün dünya yöneticileri felsefeden, filozoflardan, bilim adamlarından korkmuşlar.