2010’da bir şekilde CHP’nin genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi 'sağcılaştırarak' iktidar olmayı amaçladı.
Ekip arkadaşlarıyla bütün planını o doğrultuda yaptı.
Buna göre Türkiye’nin yüzde 70’i sağ ve muhafazakârdı ve ancak onların oyları alınabilirse seçim kazanılabilirdi.
Böylece CHP’yi sağa çekerek raydan çıkarmaya başladı.
Sağ partilerle ittifak yaptı, kazığı yedi!
Son seçimlerde CHP listelerinden beleşe seçilen 39 milletvekili örneğinde olduğu gibi!
Yüzde 9,5 oy almış ittifak ortağının genel başkanından, vekiline kadar CHP’ye yönelik her türlü aşağılanmalara, siyasi atraksiyonlara sesini çıkaramadı, ‘’Cevap verirsem Sayın Akşener'e saygısızlık, nezaketsizlik yapmış olurum” dedi.
Partisini savunamayan, yanıt veremeyen, tek bir kelime dahi edemeyen bir genel başkan!
13 yılda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu devrimin partisini karşı devrim partisi haline dönüştürdü.
Cumhuriyet ve kazanımlarına, laikliğe dönük sistematik saldırılarda suspus oldu, hatta yancı olarak destek bile verdi.
Amaç sağ ve muhafazakâr seçmene şirin görünüp güya oy alacaktı!
Girdiği her seçimi kaybetti.
Yaptıklarıyla sağcılara kapıyı aralayan Deniz Baykal’a bile rahmet okuttu!
Birkaç ay önceki seçimleri kaybetmesine karşın istifa etmediği gibi sağcı söylemlere ekip arkadaşlarıyla hız kesmeden devam ediyor.
Yine, sağ partilerle iş birliği yapılırsa seçimin kazanabileceğini düşünüyor!
Hâlen şirinlik peşinde!
CHP'nin önce Kemal Kılıçdaroğlu ve onu yönlendiren malum genel merkez ekibinden kurtarılması gerekiyor.
Şimdi sakın Muharrem İnce falan demeyin.
CHP’de artık hiç kimseye ölümü gösterip sıtmaya kimse razı edilmeyecek!
CHP’nin lidere, kurtarıcıya ihtiyacı yok, özüne, sol ve sosyal demokrat çizgisine, kurucu ayarlarına dönmesi gerekiyor.
2024 seçimlerinde bu şekilde gidilmesi, sağ partilere ittifak adı altında taviz üstüne taviz verilmesi durumunda yenilgi ve yeni bir hüsran kaçınılmaz!
Şimdi bu yanlışları parti içinde bilip susan ilçe, il başkanı, belediye başkanı, milletvekili ve genel merkez yöneticisi çok.
Ne var ki susuyorlar.
Korkuyorlar!
Görmezden geliyorlar.
İşime bakayım, koltuk, makam daha önemli diyorlar.
Gerçekleri konuşursam ihraç edilirim ürkekliğini yaşıyorlar.
Önümüzdeki seçimde meclis üyesi adayı olacağım, padişahım çok yaşa diyeyim düşüncesindeler.
Genel başkan ne yapıyorsa, diyorsa doğrudur sanıyorlar.
Oysa CHP gemisi su alıyor ve batmak üzere.
Gemi batarsa ortada lider, koltuk, makam, çıkar ve beklentiler kalmayacak.
Korkmadan gerçekleri söylemek erdemli insanların işidir.
Susmak ise onaylamaktır!