Türkiye kadın hareketi İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmamasından şikayet ederken gündeme bir anda Sözleşmeden çekilebileceği tartışması düştü. Sözleşme karşıtları tarafından bir zamandır kulisi dönen tartışma iyice harlandı. Fakat kadınlar durmadı. Hem de bu kez son zamanların en kapsayıcı dayanışmasını göstererek, her fraksiyondan kadını kapsayarak.
Nedir bu İstanbul Sözleşmesi? Tam adı Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi. İstanbul’da imzalandığı için adı İstanbul Sözleşmesi. 2011’de imzaya açıldı. Türkiye 2012’de ilk imzacı olarak imzaladı. 2014’te yürürlüğe girdi.
Avrupa’ya üzerimizde denetim imkanı sunuyor mu? Sunmuyor. Uluslar arası hukukta devletlerin egemenlik hakkı esastır. Sözleşmenin gereği gibi uygulanıp uygulanmadığını kontrol eden bir monitör organ var, GREVIO. O da AİHM gibi tazminat yaptırımı olan bir kurum değil.
İstanbul Sözleşmesi ne diyor? Kadına yönelik hane içi erkek şiddetini önle (bu erkek babası da olabilir, kocası da, komşusu da), kadını şiddetten koru, şiddete tolerans göstermeksizin en adil şekilde cezalandır ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bütüncül politikalar geliştir. Bütün bunları yaparken de dil, din, ırk, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği vs. herhangi bir ayrımcılık yapma, herkese eşit ve adil şekilde hükümleri uygula diyor.
İstanbul Sözleşmesi pratikte kadınları nasıl koruyor? Sözleşme taraf devletlere iç hukukunda da gerekli düzenlemeyi yap ve kadınları koru diyor. 6284 sayılı Kanun bu maksatla yazıldı. Bu Kanun diyor ki kadın şiddet tehdidi altındayım diyorsa, başkaca bir delil aramaksızın acil şekilde koruma kararı çıkar, kadına barınma imkanı sağla, iş sağla, çocuklarını da koru. Kadının beyanı sadece “koruma tedbir,” alırken esas alınıyor. Kadının beyanıyla tutuklama, mahkum etme vs. söz konusu değil.
İstanbul Sözleşmesini canavarlaştıranlar ne iddia ediyor? İlk iddia kadınların iftira atarak kocalarını evden uzaklaştırma kararı alabilecekleri yönünde. Bu ülkede kızının gözü önünde bıçaklanarak öldürülen Emine Bulut, 22 kez koruma talep etmişti. Sözleşme uygulandığı için yuvalar yıkılmıyor, tam aksine Sözleşme gereği gibi uygulanmadığı için kadınlar ölüyor. Sözleşmenin iptalinin gündem olduğu Temmuz ayında 39 kadın öldürüldü. Kadınların yaşam hakkı, olası bir iftira ihtimalinden çok daha üstündür. İkinci olarak Sözleşme’nin LGBTİ propagandası yaptığı iddia ediliyor. Sözleşme’de LGBTİ adına söylenen tek şey hiç kimseye ayrımcılık yapılmaksızın gereği gibi işlemlerin yürütüleceği üzerine.
Devlet bu sözleşmeyi neden imzaladı? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye makamlarının defalarca talep etmesine karşın koruma taleplerini kabul etmeyen ve annesi eski kocası tarafından öldürülen Nahide Opuz davasında, katile “namusunu korumak için suç işlediği” gerekçesiyle ceza indirimi vermiş olmasını yaşam hakkının ihlali olarak gördü ve Türkiye’yi 2009 yılında bu sebeple tazminata mahkum etti. Türkiye bu madde dahilinde mahkum edilen ilk ülke. AİHM açıkça Türkiye’ye “sen kadınları koruyamıyorsun, kadınların yaşam hakkını ihlal ediyorsun” dedi. Nitekim İstanbul Sözleşmesi’ndeki hükümlerden biri de namus adı altında işlenen cinayetlerin indirime konu edilemeyeceği yönünde. Türkiye uluslar arası camiada edindiği bu kötü şöhreti bertaraf etmek için hiç oybirliğiyle kabul etti İstanbul Sözleşmesi’ni.
Peki hükümet sözleşmeden neden çekilmek istiyor? Öncelikle Sözleşme erken yaşta ve zorla evlendirmelerin suç sayılmasının yanı sıra, kadın ve kız çocuklarına ilave bir iş ve masraf doğurmaksızın evliliği iptal ettirme imkanı tanınması gerektiğini söylüyor. Çocuk istismarını genç evlilik olarak niteleyen kesim açısından bu madde önemli. Sözleşme omurgasında kadın güçlendirmeyi, kadının bağımsızlaşmasını, her türlü toplumsal cinsiyet rolünün yapı bozumunu öngörüyor. Eşitlik demek ayrıcalıklı kesimlerin ayrıcalıkları terk etmek zorunda bırakılması demek. Sözleşmenin iptalini talep edenler aynı zamanda sözde nafaka mağdurları, ayrıcalıklarına sıkı sıkıya tutunmak isteyenler.
Öyle kuvvetli bir kulis döndü ki İstanbul Sözleşmesi’nin görüşüleceği AKP MYK’sı 5 Ağustos’taki toplantı tarihini erteledi. Hala geri adım atmış değiller. Ancak şimdilik direnişin sonuç doğurduğu ortada. Kadınlara bu haklar altın tepsiyle sunulmadı. 6284 sayılı Kanun kadınların kanıyla yazıldı. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. #İstanbulSözleşmesiniUygula
Aslı Karataş, toplumsal cinsiyet alanında çalışan bir avukat olup kısaltması “sebuka” olan sen bu kadınların avukatı mısın” (www.sebuka.com) platformunun kurucusudur. Masallarda toplumsal cinsiyet öğelerini inceleyen "Uyuyan Güzel Uyandı" isimli kitabın yazarıdır.