İSTANBUL ŞEHRİ ÜZERİNE

Cengiz Akgün

Philip Mansel’in, ‘Konstantiniyye’ isimli kitabını geçtiğimiz süreçte bir solukta okumuştum.

700 sayfalık kitap 1453’te İstanbul’un fethi ile başlayıp, 1923’te düşman işgalinden kurtuluşuna dek ki olayları çok akıcı ve romanımsı bir şekilde anlatıyor.

Kitapta bine yakın kaynak gösterilmesi sanırım eserin ne kadar önemli bir çalışma ve araştırmanın ürünü olduğunu anlatmaya yeter.

Tarihi araştırma üzerine yazılı kitapların yazarlarının ön yargı ve bir takım ırksal, dinsel, coğrafi yanlı tercihlerden, uzaklık ve yakınlıklardan sıyrılarak yazmasını önemsiyorum.

Philip Mansel’de ‘Konstantiniyye’ bu şekilde yazmış.

Okurken olayları, tarihsel yaşanmışlıkları objektif kaynaklara dayandırarak yazdığına da zaten tanık oluyorsunuz.

Örneğin öyle tarih kitapları var ki, okuduğunuz zaman dinsel, ırksal, coğrafi olarak bir ulusu, bölgeyi, aileyi, hanedanı masalımsı şekilde yüceltir ve öne çıkarır.

Geçmişte o kadar zalim krallar, hükümdarlar vardır ki uyduruk yazarların kitaplarında melek gibi tanımlanır.

Tarih kitaplarında ya doğruları yazarsınız ya da siparişe göre uyduruk yalanları.

Ne var ki doğru tektir ve her şekilde bir süre sonra ortaya çıkar.

İSTANBUL'UN İSİMLERİ

Tabi kitabın adı Konstantiniyye olunca ister istemez İstanbul’dan birkaç kelime yazmamak olmaz.

İstanbul zamanda çok çeşitli medeniyetlerde çok farklı isimlerle anılmıştır.

İstanbul, Grekçe'de ''Vizantion'', Latince'de ''Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma'', Rumca'da ''Konstantinopolis, Istinpolin, Megali Polis, Kalipolis'', Slavca'da ''Çargrad, Konstantingrad'', Vikingce'de ''Miklagord'', Ermenice'de ''Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli'', Arapça'da ''Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma'', Selçuklular'da ''Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul'' ve Osmanlıca'da ''Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, Istanbul, Islambol, Darü's-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü'l-Hilafetü'l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet'' isimleriyle anıldı.

Sonuçta İstanbul dünyanın ortak kültür mirasıdır ve sadece bizim değil tüm dünya için önemli bir şehirdir.

Üzerine romanlar, şiirler yazılan, efsanelere konu olan eşsiz bir şehir.

Ne güzel yazmış Vedat Türkali:

‘’Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri...’’

Ve Yahya Kemal Beyatlı eklemiş:

‘’Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!

Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.

Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer…’