İŞİNİ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ÇÖPLERİ tutar AVUÇLAR...!

İsmail Kadı

 

Genç yaşta ölen bir dayım vardı.

Lakabı Mehmet Çavuştu.

Bu lakap ona askerde verilmişti.

Çalışkan, düzgün bir insandı.

Ekonomik durumu iyi olmadığı halde çocuklarının tamamını okutmuştu.

1970’li yıllarda Trabzonda revançta olan lastik fabrikasında çalışırdı.

Haftasonları köye geldiğinde bağında bahçesinde çalışmayı çok severdi.

En küçük oğlu ile aynı yaştayız.

Biz de haftasonları dayıoğlu ile buluşurduk kendimizce vakit geçirirdik.

Günün birinde Mehmet Çavuş hatalı bir iş yapmış.

Bu yüzden kendisini affetmemek için kullandığı şu cümle hiç aklımdan çıkmaz;

“İşini bilmeyen çavuşlar sıçar pisliğini avuçlar” kelimesinden oldukça etkilenmiştim.

Günün birinde içimde uhde kalan bu sözü kendisine sordum.

Verdiği cevap filozofçaydı.

“Bir insan yanlış yaparsa o yanlışın üzerini kapatmamalı.

 Çünkü üzerini örttüğün, görmezden geldiğin o yanlış daha büyük yanlış yapmana zemin hazırlar” demişti.

Düşün 1970’li yıllarda çok fazla eğitimli olmayan sadece okuma yazmayı bilen bir insanın kendi yanlışını eleştirel bir göz ile bakması elbette çok önemliydi.

Gelelim bugüne;

Türkiye açısından çok olumsuz bir sürece girildi.

2016 yılı zor başladı.

Bu zorluk tırmanarak devam ediyor.

Bir taraftan Güneydoğu’da sürdürülen kontrolsüz bir savaş diğer taraftan Suriye savaşına müdahil olmak isteyen bir siyasi iktidar.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başkanlık sisteminde ısrarcı olan Cumhurbaşkanımız var.

Devlet yönetmek zor bir zanaattir.

Liyakat ister, sabır ister...

Parlemento çatısı altında dört siyasi parti bulunmakta.

Bunların hiç biri diğeriyle barışık değil.

Bugüne kadar yapılan kavgalar ve ayrışmalar toplumun tüm kesimlerine sırayat etmiş.

Böyle bir süreçten sağlıklı sonuç beklemek hayal olur.

İnsanlar doğruları değil, çıkarları tercih eder duruma geldi.

Bu yazıyı kaleme aldığımda aklıma Merhum İsmet İnönü’nün o tarihi sözü geldi;

“ayıyla aynı yatağa girerseniz sonuçlarına katlanırsınız”

Artvin’de iki gündür yeşil alanlarını korumak için direnişe geçen yurttaşlar devletin zorbalığı ile karşı karşıya...

Tüm bunlar yaşanırken siyasette Deniz Baykal vakası hiç kimseyi şaşırtmadı.

CHP yönetimini AKP’den daha sağlıklı bulduğunu söyleyen Deniz Baykal kimin değirmenine su taşıdığını doğrusu merak etmekteyim.

Bu ülkede siyasetin ve siyasetçinin bu denli omurgasız oluşu elbette hepimizin en büyük handikapıdır.

Ben kendimi bildim bileli Deniz Baykal siyasetin birinci ve ikinci adamı olmayı sürdürdü.

Bugün geldiği nokta kendisine yakışmayan açıklamaları hiç kimseyi şaşırtmadı.

1999 yılında CHP’yi barajın altına bırakan  Deniz Baykal Genel Başkanlık görevini bırakmıştı.

Aradan 1 yıla yakın süre geçtikten sonra dönemin Tavşancıl Belediye Başkanı Salih Gün’ü ziyarete gelmişti.

Ben de kendisine “buradan CHP genel başkanlığına yeniden adaylığınızı deklare etmek için mi geldiniz”sorusunu sorunca çok öfkelenmişti.

Orada bulunan Sefa Sirmen ve diğer CHP’liler Deniz Baykal’ı yatıştırmakta zorlandı.

Bir gazeteci olarak siyasetçiye soru sormak gibi hakkım vardı.

Bu hakkımı kullandığım için ne kadar öfkelendiğini bugün gibi anımsıyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.