ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adıyla oluşturulmuş sözde örgütün (aslında ise çete olan yapının) başlattığı krizin, Türkiye ve İran’a da sıçrayabileceğini söylemiş.
Biz söyleyince kulaklarını tıkayanlar, yüce müttefikin eski Dışişleri Bakanı söyleyince bakalım ne yanıt verecek ?
Clinton, 10 Haziran’da satışa çıkan Hard Choices (Zor Seçimler) adlı kitabının tanıtımı kampanyası sırasında CBC Televizyonu’nda katıldığı The National programında dile getiriyor bu düşüncesini. Program sunucusu Peter Mansbridge’in sorularını yanıtlayan Clinton, Amerika’nın Irak’ı, Başbakan Nuri el-Maliki’nin ne yapıp yapmayacağını, Irak ordusunu kimi yönettiğini ve bu olaylara daha başka kimlerin dahil olacağını bilmeden desteklemeyeceğini söylerken, iyi anlaşılması gereken tespitler yapıyor.
Irak’ın asıl probleminin Maliki olduğunu ifade eden Clinton, IŞİD’in başlattığı krize değinirken, ‘’Bu kriz Türkiye ve İran’a da sıçrayabilir’’ ifadesini kullanıyor.
Evet, IŞİD krizinden dünyanın bir çok ülkesinin etkilenecek, bunu söylemek zor değil. İngiltere Başbakan’ı David Cameron da, benzer bir düşünce içerisinde.
Clinton; “Suriye’de ve şimdi Irak’ta IŞİD olarak gördüğümüz unsurların, bugün İngiltere’nin ulusal güvenliğine en büyük tehdit olduğundan kimse şüphe duymasın” ifadesini kullanırken, Cameron, bölgede savaşan ve İngiltere’ye dönmeye çalışabilecek yabancıların sayısının ülke için gerçek bir tehdit olduğunu dile getiriyor.
Bu tespitleri yaptıran IŞİD’a bir bakalım isterseniz…
IŞİD nasıl kurulmuştur, ne yapar ?
Kuruluşu ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin ardından Abu Musab el-Zarqawi liderliğinde 2004 yılına denk düşer. Irak çıkışlı bu grup, Amerikan işgali ve sonrasındaki şiddet, ölüm, yıkımlar ve Saddam döneminden itibaren uygulamada olan mezhepçi politikalardan ayrı düşünülemez.
Bunu söylerken, ABD işgali sonrasında yaşananların, IŞİD ve benzeri yapıların güçlenmesi ve toplumsal destek bulması açısından "çok verimli bir iklim" anlamına geldiğini söylemek de kahinlik olmaz.
Clinton ve Cameron yukarıdaki tespitleri yaparken, Türkiye’nin tavrı ne oluyor, ona da bakmak lazım…
IŞİD çetelerinin, yaklaşık iki yıl önce Rojava'da (Suriye’nin kuzeyinde bulunan Batı Kürdistan) gelişen devrim sürecini boğmaya dönük yaptığı saldırılarla gündeme geldiği biliniyor.
Şimdilerde ise görünen tablo da şu;
IŞİD çeteleri, Musul'u işgal edip Irak'ın diğer kentlerine doğru ilerliyor. Buna bağlı olarak da, bölgedeki kimi dengeler doğal olarak değişiyor.
Kafaları karıştıran olgular arasında, katliam ve infazlarla anılan bu çetelere Rojava'ya dönük saldırıları sırasında Türkiye'den silah yardımı yapıldığı ve militan katılımı olması iddiaları öne çıkıyor.
Özcesi, Türkiye'nin IŞİD'e yönelik daha önceki tutumunu anlamak için Suriye ve özel olarak da Rojava politikasına bakmak gerekiyor…
Türkiye, Suriye'de Esad hükümetinin siyaseten düşürülmesine kitlenmiş ve bu yüzden de mezhepçi bir hat izleyince, bu tür olaylarla burun buruna gelmiştir.
Bütün bu gelişmeler, bölgedeki IŞİD krizinin artacak süreceğine işaret ediyor.
Sonuç olarak;
ABD'nin, yaşanan bu gelişmeler karşısında çok aktif bir müdahaleci olacağını sanmıyorum. IŞİD ve benzeri yapıların ortadan kalkması için Ortadoğu'daki şiddet zincirini yaratan dinamikler yok edilebilmelidir.
IŞİD'in geçişlerine karşı sınırlar kapatılırsa, karşı bir cephe oluşturulursa, bu çetenin geri çekileceği ortadadır.
Ortadoğu barışı mı ?
Ancak, eşitlikçi ve demokratik halkların talepleri temelinde şekillenen yönetimlerin kurulmasıyla sağlanabilir.
Gerisi laf-ı güzaf…