İŞÇİ SINIFI!

Cengiz Akgün

Karl Marks 1848’de Engels ile birlikte yazdığı Komünist Manifesto ’da dünya işçilerini birleşmeye ve kapitalizmi yok etmeye davet etti.

İşçilerin zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını ilan etti.

Marks’ın çağrısının üzerinden 176 yıl geçmiş.

Katılın veya katılmayın ama yoksulların, ezilmişlerin ufkunu açan, yol gösteren bir kuram, bir düşünce üretmiş.

Dünya genelinde bu çağrı zaman içerisinde teorik ve pratikte karşılık görmüş.

Sovyetler Birliği en iyi örnektir.

İşçi sınıfı Sovyet pratiğinde kayda değer bir sıçrama yaşadı.

Ne var ki teknolojinin ivme kazanmasıyla birlikte bilhassa iletişim araçlarındaki müthiş baş döndürücü gelişmeler sendikalar ve dolayasıyla işçi sınıfının yerinde saymasına neden oldu.

Çünkü iletişim araçları sayesinde kapitalist sistem devam adına yapılan propaganda yöntemleriyle işçiler istenildiği gibi yönlendirilebiliyordu.

Dizginleri çok daha sıkı bir şekilde elinde tutan kapitalizm işçi sınıfına sendikal bir takım hakların dışında asla yaşama şansı vermedi.

Kapitalizmin gelişmiş ülkelerde işçilere dönük her türlü haklarını verip onları frenlerken geri kalmış ve vahşi kapitalizmin tahakkümü altında ki ülkelerde işçiler inim, inim inlemekte.

Birçok ülke de işçiler 8 saatten daha fazla, cüzi maaşla çalıştırılırken sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılmaktalar.

Ülkemiz de de benzer şeyler var.

17 bin 2 TL asgari ücretle çalıştırılanların dışında birde daha az ücretle ve hiçbir sosyal hakları olmayan kayıt dışı işçiler var.

Sendikalı işçiler bir nebzede olsa kısmi haklarını alabilirken kaçak işçiler ise karın tokluğuna köle gibi çalıştırılıyor.

Özellikle ülkemize kaçak olarak bulunan yabancı uyruklu işçilerin yasadışı yollardan çalıştırıldığına dair birçok haber zaman, zaman gazetelerde yazılıp çiziliyor.

Sonuç olarak, Karl Marks 176 yıl öteden dünya işçileri birleşin demiş fakat pek anlayan falan çıkmamış.

Geçtik bunları bari demokratik sisteme sahip çıkan, bu bilince sahip bir işçi sınıfı olsun.

Kafa patron beden işçi olan bir işçi sınıfı elbette kendi haklarına, hukukuna ve geleceğine dair hiçbir gerçekçi çözüm üretemez, mücadele edemez.

Tabi onlardan önce ise aidat ve sözleşme sendikacılığı yerine sınıfı sendikacılığı yapan sendikalar olsun.

Ülkemizde bu denli güç yaşam koşulları, anti-demokratik gelişmeler yaşanırken kendilerine solda ve sınıf sendikacılığı yaptığını savunan sendikaların (sarı sendikalar hariç) etkin ve kitlesel mücadele yönetmeni benimsememesi ve harekete geçmemesi de düşündürücüdür.

Ayrıca Marks bugünleri görseydi daha doğrusu işçi sınıfının bugünkü halini görseydi acaba düşüncesinde bir değişiklik olur muydu gerçekten merak ediyorum.