İş barışı, toplumsal yaşam açısından en önemli olgulardan biridir. Her birey açısından da son derece önemlidir.
Çalışan için, evine ekmek götürürken huzurlu olmak ve insanca yaşayacak miktarda kazanmak öncelikli hedeftir. Tabi, işini gerektiği gibi yaparak, üretime maksimum katkı sağlayarak.
İşveren için de, öncelikle kar hedefi vardır. Ancak, bunu sağlarken ötelenmemesi gereken sorumlulukları da vardır. İş güvenliğini, işçi sağlığını oluşturmak, örgütlenme hakkına engel olmamak, bunlar iş barışı için olmazsa olmazlardır.
İşte, bu zemin oluşturulamazsa, sıkıntılar giderilemez. İş barışı bozulur elbette. İş barışını, işverenin tavrı bozar mı, bozar…
Buradan nereye geleceğimi merak ettiniz değil mi ?
Neyse, daha fazla lafı dolandırmadan FORD OTOSAN Gölcük ve Yeniköy fabrikalarındaki son duruma geleyim.
Otomotiv devi FORD OTOSAN’da, Bursa’daki RENAULT ve TOFAŞ fabrikalarında Türk Metal Sendikası’ndan istifa kararıyla ayaklanan işçilerin yarattığı domino etkisiyle ayaklanan işçiler, hak talebinde bulunmuş ve iki haftalık direniş yapmıştı.
Direnişin sonlandırıldığı anlarda, kamuoyuna yapılan açıklamada uzlaşmanın sağlandığı ve bu eylemler dolayısıyla işçi çıkarımı olmayacağı sözü özellikle duyurulmuştu. Hem de, Genel Müdür Haydar Yenigün’ün açıklamaları içinde.
Peki ne oldu ?
Tam tersi yaşanmaya başlandı…
Eylemin sürükleyicisi gibi görünen işçilere öncelikle çıkış verildi. Yetmedi, çıkış verilenlerin sayısı ilk etapta 30’a yükseltildi. Şimdilerde ise 80’e yakın işçi de idari izne çıkarıldı. Bunun anlamı, bir daha fabrikaya dönemeyecekleridir.
Oysa, Genel Müdür Haydar Yenigün, uzlaşma sağlandı duyurusu yapılırken, “3 bin TL teşvik pirimi verilecek, işçi çıkarımı yapılmayacak, atılan işçilerin geri dönüşü için de bir formül bulunmaya çalışılacak, Türk Metal fabrikadan gidecek” açıklaması yapmıştı.
O sözünün arkasında duramadı.
İşveren sözünü tutmazsa, işçinin tek silahı kalır, o da üretimden gelen gücünü kullanmadır.
İşte, buna da DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Kocaeli Şubesi Başkanı Hami Baltacı dikkat çekiyor. Haklı talepler dolayısıyla işçilerin cezalandırmanın kabul edilemez olduğunu ifade eden Baltacı, “Bir arkadaş daha işten atılırsa fabrikada şalter inecek” dedi.
Bu değerlendirme, kaba biçimiyle ‘’işverene tehdit’’ olarak algılanamaz. Çünkü, hak arama yolunda herkesin gücü oranında yapabileceklerini açıkça söylemesi tehdit olarak görülemez.
Sendikal ve diğer haklar için anayasal hakkını kullanma kararlılığında olan işçiler, buna üretimden gelen güçlerini de ekleyince çaresiz kalan işverenler, aba altından sopa gösterme yarışına girer. Gerçek olmayan açıklamalarla kamuoyunu yanıltmaya çalışırlar.
Böyle olunca da, o işyerinde çalışma barışını yeniden tesis etmek güç hale gelir…
O yüzden, FORD OTOSAN’ın Gölcük ve Eskişehir fabrikalarında çalışanların talepleri nedeniyle cezalandırılmasından vazgeçilmelidir.
Hami Baltacı’nın MESS ve Türk Metal Sendikası için kullandığı ve benim de çok beğendiğim bir sözünü buraya taşıyorum;
“Kendi yarattıkları cehennemi ateşin sıcaklığıyla kavrulurken, işledikleri günahların farkında değilmiş gibi davranmaya devam etmemeliler. Bu yangına odun atmaya devam edip işçilerin iradelerini hiçe sayarlarsa, bundan böyle kendileri kül olup gidecektir.’’
FORD’ta şalter inmeden bu uyarıları dikkate almaya değmez mi ?