Silopi'de, IŞİD’in katliamından kaçan Êzidî aileler için kurulan bir çadırkent var. Burada yaşanan sorunlar, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB heyetinin hazırladığı raporu yansımış durumda. Bu raporun can alıcı tespiti, özellikle çocukların sağlık durumunun endişe verici boyutta olduğudur.
Düşünebiliyor musunuz;
Çadırkent Silopi merkeze yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta. Burada yaşayan Şengallilere ne Kızılay ne de Sağlık Bakanlığı sağlık hizmeti vermiyor. Bu hizmeti, Silopi Belediyesi'ne bağlı Bişeng Halk Sağlığı adlı kurumun ekipleri görüyor.
Nüfusu sürekli değişen çadırkentte barınan sığınmacıların büyük çoğunluğu, pasaportuyla Türkiye'ye geçiş yapmış kişiler. Bu nedenle, sınırdan geçmek için günlerce yürümek zorunda kalan kronik hastalar ve çocukların sağlık durumu endişe verici boyutta. Salgın hastalık riski yüksek ve en çok ilaç ihtiyacı bulunuyor. Özellikle kadın ve çocuklarda ciddi travma belirtileri gözleniyor.
Bu tespitler bile başlı başına yaşananların bir insanlık suçu olduğuna işaret ediyor.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB heyeti, uluslararası kamuoyunu duyarlı olmaya çağırırken, IŞİD çetelerinin Şengal bölgesindeki Êzidî halkına yönelik uygulamalarını ‘’soykırım’’ olarak nitelendiriyor.
Eksiği vardır, ama fazlası yoktur…
Bu nedenle;
Bölge insanının öncelikle sağlık ve gıda benzeri yardım kampanyalarına ihtiyaç duyduğu apaçık ortada. Birleşmiş Milletler dahil her toplumun, bu katliama karşı duyarlı olması ve müdahalede bulunup bu insanlık dramının önüne geçilmesi konusunda sorumluluk alması gerekir.
Anımsıyorum,
Binlerce Ezidi kadın ve çocuk katledildi, göç yollarında açlık ve susuzluktan dolayı öldü. Ele geçirilenler savaş ganimeti olarak pazarlarda çarşafların içine sokulup, zincirlere bağlanıp cariye/ köle olarak satıldı. Şengal Dağı’na sığınanlar ise açlık ve susuzlukla terbiye etmeye çalışıldı.
Çocuklar hep oyun ister, şarkılar öğrenir. Oysa yaşadıkları topraklarda mermiler, toplar, mayınlar ve tanklar dolaşıyor ve karanlığın haritası çiziliyor.
Soykırım, zorla din değiştirme, katliam ve zulmün adı IŞİD denilen paravan çete olmuştur. Ortadoğu’nun kadim halklarından ve inançlarından olan Ezidilik, İslamcılık adına cani çetelerce kırıma uğratılmaktadır.
Bu göçün başka bir acı tarafı da var…
Türkiye’ye ulaşabilen Ezidi kadınları ucuz iş gücü olarak kullanılmanın yanı sıra küçük yaşta evlendiriliyor, kuma gitmeye zorlanıyor, kadın tacirlerinin eline düşebiliyor, tacize ve tecavüze uğruyor.
Kadın bedeni ve ruhuna yapılan saldırıların en iğrenç biçimlerini uygulayanlar da IŞİD çeteleridir. Bu duruma göz yuman ise bilinen devletlerdir. Türkiye Devleti de, masum değildir. Çünkü, AKP hükümetinin IŞİD çetelerine desteği bilinmekte ve zaten aksi de iddia edilmemektedir.
Bu kadar açık ve net bir tablo karşısında sorulacak sorular her an çoğalıyor. Ortadaki insanlık ayıbı da aynı oranda büyüyor.
Dur denil(e)mezse, acılar katlanarak artacak ve herkesin canı sıkılacak, bu gerçeği göz ardı edemeyiz…