(Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele günü 1 Mayıs’a, şunun şurasında 15 gün kaldı. Çok söz var söylenecek. Ben onların yerine, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Sesi (DİSK’İN SESİ) Gazetesi’ndeki değerlendirmeye bırakıyorum köşemi.)
Bizler, işçiler, kamu çalışanları, işsizler, mühendisler, hekimler, kadınlar, emekliler, köylüler, emeğiyle yaşayanlarız. Bizim bir hayalimiz var: İnsanca, özgürce ve kardeşçe yaşayacağımız bir ülke isteriz!
Bizi yönetenlerin de bir amacı var: Türkiye’yi bir Anonim Şirket gibi yönetmek! Bunun için, “Önümüzdeki seçimlerde bize 400 vekil verin” diyorlar.
Evet bu ülke yıllardır bir şirket gibi yönetiliyor.
Sermaye büyüyor, bir avuç mutlu azınlığın serveti büyüyor, işyerlerinde kanımız dökülüyor, ekmeğimiz küçülüyor. Onların hayali gerçekleştikçe biz on milyonlarca işçi-emekçi kaybediyoruz:
• Türkiye’de milyonlarca işçi açlık sınırının altında bir asgari ücretle yaşamaya mahkum ediliyor.
• Taşeron çalıştırma başta olmak üzere güvencesiz çalışma alabildiğine yaygınlaşıyor. Güvencesizlik emeğiyle geçinen herkesin ortak sorunu. Bu da yetmezmiş gibi hükümet, özel istihdam büroları ile günübirlik köle ticaretine olanak veren bir yasal düzenleme hazırlıyor.
• Taşeron işçilerin kadro haklarını kazandığı mahkeme kararları yıllardır uygulanmıyor. Mahkeme kararlarını kayıtsız şartsız uygulaması gerekenler, bir kez daha seçimler yaklaşırken boş vaatlerle işçileri kandırmak istiyor.
• İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine maliyet gözüyle bakılıyor, iş cinayetlerinin hesabı sorulmuyor. İşte bu yüzden AKP iktidarı döneminde iş cinayetlerinde 15 bin işçi kardeşimizi kaybettik. Siyasi iktidarın çıkardığı yasalarla işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı da piyasaya açıldı ve iş cinayetlerinin sayısı 2 katına çıktı.
• Şimdi de, “son kalemiz” dediğimiz, iş güvencemiz olan kıdem tazminatımıza göz koydular. Seçimden sonra “kıdem tazminatlarını fona devretme” adı altında gasp edeceklerini açıkça ilan ediyorlar.
• Eskiden kamu hizmeti ve parasız olan her şey, eğitim, sağlık paralı hale geldi. Hastanelerden aldığımız her hizmet eczanelerde ve bordromuzda bizden tahsil ediliyor.
• Özelleştirmelerle bu ülkenin 80 yıllık birikimi 15 yılda çar çur edildi.
• Yediğimiz, içtiğimiz her şeyden vergi alanlar, şirketlerden vergi almıyor. Vergi yükünün dörtte üçü işçinin, emekçinin sırtında.
• Daha fazla kâr elde etmek için ağaçlarımız kesildi, derelerimiz kurutuldu, doğamız yağmalandı, kentlerimiz talan edildi. Bu uğurda gençlerimiz öldürüldü.
Yağma, talan, yoksulluk, işsizlik, ölüm ve kölelik düzenine karşı
1 Mayıs’a yürüyoruz! ÇÜNKÜ BİZ İNSANCA YAŞAMAK İSTERİZ!
Türkiye bir şirket gibi yönetildiği için işçilerin, emekçilerin, yoksulların değil kendini bu ülkenin (bu şirketin) sahibi sayan patronların, zenginlerin, yatları-katları-sarayları olanların sözü geçiyor.
Bu şirket düzenini değiştirecek güç işçi sınıfıdır. Biz çoğunluğuz, onlar azınlık. Bu şirket düzenine son vermek için yapmamız gereken tek şey, örgütlenmek!
• Sendikalı olduğumuzda bizi işten atanlara, şirketlerinin güvenliğine “milli güvenlik” diyerek Anayasal grev hakkımızı yasaklayanlara karşı;
• Sendikal haklarımızı kısıtlayan 12 Eylül darbesinden kalan yasalara sahip çıkanlara karşı;
• 1 Mayıs meydanımız başta olmak üzere kentlerin merkezi meydanlarda bir araya gelme hakkımızı yasadışı biçimde gasp edenlere, sesimiz duyulmasın diye ülkeyi açık cezaevine çevirenlere karşı
1 Mayıs’a yürüyoruz! ÇÜNKÜ BİZ ÖZGÜRCE YAŞAMAK İSTERİZ!
Bir araya gelmeyelim diye bizleri beyaz yakalı/mavi yakalı, taşeron/kadrolu/sözleşmeli, kol işçisi/kafa işçisi diye bölenlere karşı;
• Aynı kaderi paylaştığımız aynı sınıftan kardeşimizi düşman belleyelim diye dil, din, mezhep, cinsiyet ayrımcılığı yapanlara, ülkede ve bölgede savaş çığlıkları atarak halkları birbirine düşüren emperyalist projelere taşeronluk yapanlara karşı
1 Mayıs’a yürüyoruz! ÇÜNKÜ BİZ KARDEŞÇE YAŞAMAK İSTERİZ!
Artık yeter! Bu düzen çürüdü. Bu düzenin bize verecek hiçbir şeyi kalmadı. Biz insanca yaşamak, insanca çalışmak istiyoruz. Çalışırken hastalanmadığımız, sakat kalmadığımız, ölmediğimiz, sendikalı olduğumuz için işten atılmadığımız bir ülke istiyoruz. Çocuklarımıza bir ekmek fazla götürmek için greve gittiğimizde, haklarımız için mücadele ettiğimizde “milli güvenliğe/iç güvenliğe tehdit” olarak görülmediğimiz, İNSANCA, ÖZGÜRCE ve KARDEŞÇE yaşayacağımız bir ülke kuracağız!
Artık yeter!
Biz bir anonim şirketinin hakkı hukuku olmayan köleleri değil, demokratik bir cumhuriyetin eşit yurttaşları olmak istiyoruz.
İşçiler, işsizler, kamu çalışanları, mühendisler, hekimler, kadınlar, gençler, emekliler, köylüler, öğrenciler, çocuklar:
Haydi 1 Mayıs’ta alanlara!
İnsanca, özgürce, kardeşçe yaşamak için yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Yaşasın birlik mücadele ve dayanışma günümüz!
Yaşasın 1 Mayıs!