Herkesin merak ettiği insan nasıl dönüşür ve dönüştürülür konusu son zamanlarda sıkça tartışılır oldu.
Pek çok insanın yanıtını aradığı bu konuda reklamcılar, pazarlamacılar, şirketler bu konu üzerine epeyce kafa yordu.
Yüzyıllar boyunca çeşitli araştırmalarda varılan sonuç havuç ve sopa yöntemini ortaya çıkarttı.
Havuç bildiğiniz üzere çekici bir yiyecek mahsulüdür.
Sopa ise yola gelmeyenler için korkutulan bir ceza yöntemidir.
İnsan umut ve korku ikilemi arasında tercihe zorlanır.
Bu durumda kazanmayı “umut edeceksin” kaybetmekten “korkacaksın”...
Günümüzde bu konu üzerinde ısrarla duran iki sistem vardır.
Birincisi inançtır, bu dünyada korkacaksın öbür dünyaya hazır olacaksın.
İkincisi de taksitle mal edinme yöntemidir, borcundan korkacaksın elinde bulundurduğuna kanaat getireceksin.
İşte bu iki sistemle insanlar daha rahat dönüşür ve dönüştürülür.
İnançla gelen değişim insanda bağımlılık yaratır.
İşte size toplumu yönetmenin şifresi birazda burada yatmaktadır.
Borç insanı kolayca teslim alır.
İnancın bir başka sonucu ise zihinsel eleştiri hakkını kullanmaktan insanı vazgeçirmektir.
Bir başka önemli konu; bizim toplum yapımız her nedense yolsuzluğa, haksızlığa pek fazla aldırış etmez.
Oysa dini kurallar insana hırsızlığın günah olduğunu öğütler.
Başkasının malına, ırzına el uzatmayı günah sayar.
Yalan söylemekten insanı alıkoyar.
Bütün bunlara rağmen bizim toplumumuz bu temel dini kuralları görmezden gelmesi, duymamış gibi davranması anlaşılır ve izah edilir bir durum değil.
Bu yüzden bir toplum nasıl bu hale geldi yaşanan bunca olumsuz gelişmeler karşısında neden suskun kaldı.
Bu durum kimin ve kimlerin eseridir...
Günümüzün kavurucu sopası galiba bu olsa gerek.
İnançla köleleşen, borçla esir alınan günümüz insanı görüntü ile kendini avutur noktaya getirdi.
Çözüm ise zihinsel güdülenmekten kurtulan akıl ve bilinçtedir.
Gerisi insanın kendine kalmış vicdanı muhasebesinde yatmaktadır.