Uluslararası Af Örgütü'nün 12 Eylül 1980’den bu yana Türkiye için hazırladığı tüm raporlar, insan hakları ihlalleriyle dolu.
O raporlarda, dönemsel koşulların nasıl analiz edildiği, yaşanan insan hakları ihlalleri, kronolojik bir sıralamayla arşivlerden görülebilir.
Örgütün son raporuna bakınca endişelenen insan sayısının artmasının normal olduğunu düşünüyorum.
Rapora göre, PKK ve güvenlik güçleri arasında yeniden başlayan çatışmalar insan hakları ihlallerini artırdı. Bu durum, "İnsan haklarının durumu Haziran'daki genel seçimlerin ve Temmuz'da PKK ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki şiddetin patlak vermesinin ardından ciddi biçimde kötüye gitti" ifadesiyle özetleniyor.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde basının, hükümet tarafından "eşi benzeri görülmemiş bir baskıyla karşı karşıya" kaldığı değerlendirilirken, insan hakları ihlallerinde cezasızlığın devam ettiği vurgulanıyor..
İfade özgürlüğü başlığı altında Cumhurbaşkanına hakaret davaları ve gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına, Samanyolu Yayın Grubu'na ait 13 televizyon ve radyonun TÜRKSAT, 7 kanalın ise Digitürk platformlarından çıkarılmasına vurgu yapılıyor.
Tahir Elçi'nin öldürülmesi ile ilgili arka planı da aktaran örgüt, CNN Türk kanalında ifade ettiği görüşleri nedeniyle kanala 700 bin TL ceza kesildiğini hatırlatıyor.
Raporda, gazetecilerin ise ağırlıklı olarak Güneydoğu'da haber yaparken "polisler tarafından rahatsız edildiği ve saldırıya uğradığının" tespit edildiği de aktarılıyor.
IŞİD tarafından yapıldığı belirtilen intihar saldırılarının da söz konusu edildiği raporda, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmesi de yer bulan konulardan.
PKK'nin ise "Diyarbakır'da arabasının vurulmasıyla hayatını kaybeden doktor Abdullah Biroğul da dahil olmak üzere birçok sivilin ölümüne sebep olduğunu" belirten Af Örgütü’nün Türkiye'yi eleştirdiği başlıklardan biri de, mültecilerin ve sığınmacıların gözaltına alınmaları ve ülkelerine geri gönderilmeleri oldu.
En az 200 Suriyeli mültecinin başkalarıyla görüşmelerine izin verilmeden Türkiye'nin çeşitli yerlerinde "gizlice gözaltında" tutuldukları ve bunların bir kısmının ülkelerine geri dönmeleri için baskı yapıldığı belirtildi.
Örgütün Türkiye ile ilgili diğer başlıkları arasında ise aşırı güç kullanımı, cezasızlık, toplanma özgürlüğüne yönelik ihlaller, işkence ve kötü muamele bulunuyor.
Örgütün dünya geneli için yaptığı tespitler ise şöyle: 2015'te en az 122 ülke kişilere yönelik işkence veya kötü muamelede bulundu.
En az 30'u mültecileri, tehlike altında olabilecekleri ülkelerine geri gönderdi ve en az 19 ülkede hükümet veya silahlı gruplar savaş suçu işledi.
Öte yandan, Birleşmiş Milletleri (BM) de sert bir dille eleştiren rapor, BM'nin bir an önce "yeniden hayata dönmeye" ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
Raporun, Türkiye’ye ilişkin tespitleri, AKP hükümetinin ve Cumhurbaşkanı’nın kesinlikle hoşuna gitmeyecek cinsten verileri içeriyor. Çünkü, AKP’nin önceki ve şimdiki liderinin ortak düşüncesi, Türkiye’nin vesayet rejiminden kurtarıldığı ve insan hakları konusunda Avrupa ülkelerinin bile ötesine geçtiği yönünde.
Eleştiri içerikli açıklamalar ve sloganlarla ağzını açanın cezalandırılıp hapsedilmesi,
Gazetecilerin yazı ve haberlerinden dolayı soruşturulup tutuklanması,
Ülkenin bir bölümünde yaşatılan savaş koşullarına tepki gösterenlerin tutuklanması,
Ve benzeri çok sayıda olay, AKP zihniyeti için insan hakları ihlali anlamına gelmiyor. Çünkü, kafalarında eşitlik-özgürlük denklemine ilişkin en küçük bir algı oluşmamış. Sadece konsolide ettikleri çoğunluğun talepleri (ki, o talepler içinde biat kültürüyle yetiştikleri için özgürlük ve eleştiri yok) önemli.
Faşizme kitle tabanı oluşturmak için her fırsatı değerlendiren, her yolu deneyen ve her kesimle kavga etmeyi göze alan bir zihniyetin ‘’İnsan Hakları İhlalleri’’ni içeren Uluslar arası Af Örgütü raporuna dikkatle bakması, bu örgütün elindeki verileri irdeleyip gereğini yerine getirmesi asla düşünülemez.
Uluslar arası Af Örgütü’nün sonraki raporlarını da iyi izlemek lazım…