Canlıların en mükemmeli olmakla beraber en hassas ve en zayıf karakterli olanı insandır. Ruhsal açıdan canlıların en karmaşık olanıdır. İnsanın ruhu, evrenin ruhundan ve hudutlarından çok daha geniş ve derindir. Asilik, isyan, öfke, kin, nefret, sevgi, kıskançlık ve zevk gibi duygular insanın içini çok daha karmaşık hale getirmiştir. Bu tür duygular insandan başka hiçbir canlıda çok belirgin değildir. İnsanın kendisini anlayamamasının sebebi de budur. Bir iki kez oturup kalkmayla ve insana uzaktan bakmakla asla tanıyamayız. Ben tanırım diyenler kendilerini bile tanıyamazlar. Hani derler ya, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, bu insanların bedellerini kendileri ödeyecek bir iş geldi mi başlarına elleri ayaklarına dolaşır. Hiç kimse uzaktan göründüğü gibi değildir, insanı anlamak istiyorsanız önce kâinatı anlamaya çalışacaksınız. Deliler, kumarbazlar, yosmalar, yalancılar, paranoyaklar ve şizofrenler bir de sonradan görmeler var. Bir sebepten yoksulluktan kurtulup zengin olanlar, yani sınıf atlayanlar. Hayallerini bile kuramadıkları şeylere sahip olunca bu insanlar önce içlerinden çıktığı yoksulları hor görmeye, beğenmemeye ve aşağılamaya başlarlar. Aslında sonradan görmeleri bu hale getiren eğitimsiz oluşlarıdır çünkü bu tür işler cahil davranışlarıdır. Tımarhaneden böyle çok insan tanıdım tedavisi en zor olan hatta imkânsız olan hastalıkların başında sonradan görme gelir. Bu yüzden ilk önce yıllarca birlikte yaşadıkları eşlerini boşarlar, bir kısmı kumarhanelere dadanır servetlerini orada yitirirler bir kısmı esrar, eroin gibi maddelere yok olurlar. Aşırı tutucu olanların yanında aşırı savurgan olanları da vardır çünkü çoğunluğu yoksulluk dönemlerinde yaşadıkları yoksulluğun intikamını almaya çalışırlar. Ne yazık ki bu insanlardan biri de benim. Bu sonradan görmeliğim yüzünden çok ciddi travmalar ve depresif nöbetler geçirdim. Sonunda da tımarhanelik oldum. İşte size insan denilen canlı. “Bilim insanları da ilim insanları da kâinatta ne varsa insanda da onlar vardır.” der Hz. Ali. İnsanlara “Sakın kendinizi önemsiz görmeyin kainattaki en büyük alemler sizlerin içinde saklıdır.” der. Ben de sonradan görmeyim diyorum ya köyden Gebze’ye gelmiş ve çok iyi bir işe girmiştim. Gerçekten de çok yüksek bir ücret alıyordum. Birdenbire hayatım değişti çünkü yoksulluk gitmiş para pul sahibi olmuştum. Bu değişim sonradan görmeler için çok önemlidir. Önce kendimi çok zeki görmeye başladım, açlığımı, çektiğim acıları ve çileleri hemen unutmuştum. Hayatım boyunca sahip olmak istediğim para müthiş şımartmıştı beni ve iyi ki sonunda tımarhanelik oldum da kurtuldum çünkü kim olduğumu ve neden bu hale geldiğimi orada öğrendim. Bazı şeyleri söylemek de zordur dinlemek de bunlardan bir ikisi de sonradan görmelerin hayat öyküleridir. Bu eğitimsizliğim yüzünden epey utanç verici şeyler de yaşadım. İnsanlar farklı farklı hayatı ilk tanımanın daha ilk günlerinde onu hemen tanıyan insanlar var. Bir de ömürlerinin sonuna kadar hayatı tanıyamayan, yaşamanın ne olduğunu öğrenmeyenler var. Bir de tabi eğitimsizlikleri yüzünden sonradan görmeler var. Hayatı yaşanmaz hale de ne yazık ki bu insanlar getiriyorlar. Bir de yaşama renklilik katan şairler, filozoflar ve müzisyenler var. Ne iyi ki vardırlar ne iyi ki deliler var yoksa tamamen yaşanmaz olurdu. İşte insan denen canlı böyle gizemli bir canlı. Ozan insan “Çeşit çeşit yer damar damar.” demiş. Başkalarına kölelik etmeyi kendilerine onur sayan insanlar var, bundan müthiş keyif alırlar. Kölelik ettikleri insanların hakaretleri bile onlara hoş gelir. Kendilerinden daha çok onları sever, onların mutlu ve sağlıklı olmaları için dua ederler. Ünlü bir ozanımız, “Ya örs olacaksınız ya örse çekiç.” der. Güzel söz bunu anlamak ve seçim yapmak için eğitimli olmak gerekiyor. Ne yazık ki bile bile insanlarımızın çoğu çekiç olmayı değil örs olmayı seçmişlerdir.