İLKSAN’ın talan ve rant yağmasından kurtulabilmesinin yolu, MEB vesaitinden kurtulabilmesine bağlı, yani, 12 Eylül ile birlikte ortaya çıkan MEB’in atadığı yöneticilerin bir kayyum gibi davrandığını görmeliyiz. Yönetim kurulundaki, Bakanlık tarafından atanan 4 kişi sandığa mali kaynak sağlamıyor. Düşünün basit bir dernekte bile bir yere seçilebilmek için üye olmak ve aidat ödemek şartı varken, bu beyefendiler bu şartı yerine getirmeden yönetim kuruluna atanıyorlar. Üstelik yüksek ücretli maaşlarla çalışıyorlar. Yol parası, hacra vb cabası. Ben aday olurken belli şartları yerine getirmem gerektiğine dair Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir açıklaması vardı. Örneğin; maaş kesim cezası alsam aday olamayacaktım, aidat ödememe rağmen…
Tam bu noktada bir kısım eğitim emekçileri, İLKSAN’ın bu hukuksal durumuyla bizim hiçbir noktada müdahale etme şansımız yok, nasıl olsa İLKSAN’ ı kontrol edemiyoruz. O zaman İLKSAN lav edilsin, paralarımızı alalım noktasına gidiyorlar ister istemez. Fakat, bütün kamusal alanda oluşturduğumuz, bu tür fonların ortak özellikleri, çeşitli patronaj ilişkileri, yakınlıklar, siyasal tutumlar, hemşerilik vb özellikleri de kullanarak, ama esas olarak rant ve yağmayı hedefleyerek, bu fonların başlarına getirilen kişilerin, kötü yönetimleriyle zarar ettirilmeleri, sonucunda bu fonların mağdurlarının yağma ve talana karşı, kamusal fonlar lav edilsin feryatları ortaya çıktı. Bu duruma gelmemeliyiz.
Bütün öğretmenler bir araya gelip, İLKSAN’ın sağlık ve sosyal yardım sandığı olduğunu hatırlayıp, asli işlerini yerine getirecek şekilde,F ortak çıkarlar etrafında İLKSAN’da tutum almak gerektiğini anlatmalı ve ortak tasarruflarımıza sahip çıkmalıyız. Siyasi görüş farklılıklarından daha çok buradaki İLKSAN’ın niçin kurulduğu üstünden tartışmalıyız. Dolayısıyla bizim kendi sandığımızda, bizim adımıza karar alan “sahibinin sesi” yöneticileri tanımıyoruz. Onlar ancak kendi çıkarları ve etrafındaki bir grup parazit halinde yaşayan asalakların çıkarlarını koruyorlar. İLKSAN MEB’in vesayetinden kurtarılmalı, yöneticiler üyeler tarafından demokratik bir şekilde, demokratik bir ortamda, seçilebilirse, demokratik bir seçim ortaya çıkar. Böyle bir atmosfer yoksa, İLKSAN seçimleri 1985’ten bu yana büyük bir tiyatroya dönmüştür. Böyle giderse dönecektir de. Demek ki hem İLKSAN’a sahip çıkacağız, hem de yağma ve talan içinde olup servet sahibi olan hırsızlığı belgelendirilen herkesten hesap sormalıyız. O zaman demokratik bir İLKSAN’ın geleceğini sadece üyeler karar vermelidir. Üyelik zorunlu olmaktan çıkarılmalı, üyelikten çıkmak isteyenlere yasal her türlü hakları korunarak paraları verilmelidir.
İLKSAN’ a sahip çıkmanın ve belli talepleri iletmenin en iyi yolu var olan seçimlere katılmaktan geçiyor. Özellikle EĞİTİM-SEN’li arkadaşlar bu yaşananları ortadan kaldırmanın bir yolunun da seçime katılmaktan geçtiğini bilmeliler. 9 Nisan 2016 günü gerçekleşecek seçimlerde EĞİTİM-SEN üyeleri kendi adaylarına bu doğrultuda sahip çıkmak zorundadırlar.