İletişim yaşamın her anında var.
Yapılan araştırmalara göre yeni doğmuş bir bebek bile doğum anından itibaren sezgisel olarak annesiyle iletişim halinde.
Birbirimizin farkında olduğumuz ortamlarda iletişim halinde olmamak mümkün değil.
Aynı işyerinde, aynı okulda, aynı spor salonunda, aynı evin içinde vs. konuşurken ya da beden dilini kullanırken karşındaki insanı nasıl etkileyeceğini düşünmeden sadece kendi bildiği yönde sözleri ya da davranışları yapan kişi iletişim kazaları ortaya çıkarır.
“Üslup içerikten üstündür” iletişim sadece sözcüklerle ilgili değildir.
Yunus Emre’nin bir sözü vardır “Bir ben var benden içeri” yani bende bir can var özüm var.
Bırakın sosyal kimliğinizi insana insan gibi yaklaşmak hoşgörülü olmak anlamak anlaşılır olmak var.
Aynı binada komşumuza iyi günler demeyi aynı iş yerinde iş arkadaşımıza günaydın, esnaf komşumuza kolay gelsin denmesi gerektiğini unuttuk.
Bu bir iletişim kazasıdır.
Gözlerinizin bağlandığını düşünün ve cadde de yürüdüğünüzü.
Bir süre gittikten sonra bir yere çarpacak ya da ayağınız takılıp düşmeniz kaçınılmaz olacak.
Bunun iletişim kazasından hiç bir farkı yoktur.
Bu tür iletişim kazaları ne yazık ki günümüzde artıyor.
Oysa çağımız iletişim çağı olarak adlandırılıyor.
İnsanların birbiriyle iletişim kurması için sosyal medya başta olmak üzere tüm teknoloji bunun üzerine her geçen yeni buluşlar yapılıyor.
İletişimin daha hızlı olması başta olmak üzere daha kaliteli ve kesintisiz olması için ülkeler olmak üzere büyük şirketler iletişin altyapısına büyük yatırımlar yapıyor.
Ancak iletişim çağı dediğimiz bu çağda insanlar birbiriyle gittikçe daha az iletişim kurmaya başladı.