Rönesans (Yeniden Doğuş), Orta Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönemdir.
Rönesans ile ilgili kısa ve özet bilgi ise şöyle:
15- 16. yüzyıl İtalya’sında batı ile klasik antikite (Eski Roma ve Yunan Eserlerinin incelenmesi) arasında sanat, bilim, felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, deneysel düşüncenin canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve radikal değişimlerin yaşandığı dönemdir.
Rönesans’ın sonuçları ise şöyle olmuştur:
Avrupa kilisenin baskısından kurtulup modernleşme çağına geçilmesinde büyük rol oynamıştır.
Eğitimde çıta iyice yükselmeye başlamıştır.
Skolastik görüş (kilisenin dar ve değiştirilemez diye düşünülen görüşü) yıkılmıştır.
Yerine pozitif (bilimsel) düşünce hakim olmuştur.
Reform hareketlerini hazırlamıştır.
Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlanmıştır.
Ekonomi alanında yeni uygulamalar ortaya çıkmıştır.
Avrupa’da sanattan zevk alan aydın (Mesen) sınıf ve halk sınıfı oluşmuştur.
Kiliseye olan güven azalmıştır.
Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır.
Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir.
Aydınlanma Çağı'na zemin olmuştur.
Skolastik düşünce yıkılırken yerini deney ve gözleme bırakan bilimsel anlayış meydana gelmiştir.
Tüm bunlar ile Avrupa ülkeleri her alanda bugünkü etkin ve güçlü konumuna ulaşmıştır.
Yani Avrupa öyle basitçe bugünkü ekonomik, demokratik zirveye kolayca ulaşmamış ortaçağ da çok ciddi bedeller ödemiştir.
Türkiye?
Ülkemiz ise Rönesans’tan ancak 300 yıl sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile kendi Rönesans’ını ve aydınlanmasını yapabilmiştir.
Ne var ki bugün ülkemiz ciddi olarak Atatürk’ün aydınlanma çizgisinden giderek uzaklaşıyor.
Eğitim başta olmak üzere birçok konuda ülkemiz çağdaş dünyanın gerisine düşmüş durumda.
Eskiye rağbet etmek ile hiçbir ülke çağının gereklerini yerine getiremez.
Demokraside, adalette, refah düzeyinde, insan hak ve özgürlüklerinde, geriye düşersin.
Elim gavuru diye nitelediğin ülkeler uzayda yeni dünyalar ararken, Mars’a koloni kurmaya hazırlanırken sen vehim ve hayaller içinde gerçeklerin çok uzağında her şeyden izole olursun.
Bilimin ve teknolojinin tavan yaptığı tek geçerli yol olduğu bu çağda ülkemizi pozitif bilimin ışığında daha ileriye taşımak hepimizin görevi olmalıdır.
Yaşam sürekli ileriye doğru evriliyor ve bilimi, aklı rehber alanlar her alanda kazanmaya devam edecek.
Yapılacak tek şey var, Atatürk’ün dediği gibi ileriye daima ileriye!