“Dilovası’nda belediye meclislerini bile takip etmeyen yerel basın, günü geldiğinde ilan talebinde bulunuyor. Siz aramadınız bile…”
Dün sabah Tavşancıl’daki ÇED toplantısı öncesi daha erken saatlerde geldiğim saatlerde şahsımı kahvaltı sofrasında ağırlayan Saadet Partisi Dilovası İlçe Başkanı Erkan Bilikli’ye şu yanıtı verdim:
“Gazetenin, sitenin yayın hayatını sürdürmesi için elbette ilan desteğine ihtiyacı var. Ama biz önce ilanı isteyecek yüzü oluşturalım. O gün geldiğinde, arayıp isteriz.”
Bunu özellikle şundan yazdım..
Dilovası Belediyesi’nde Ali Toltar döneminde Toltar’ı çok rahatsız eden gerçekleri haber ve yorumlarımla kamuoyuna yansıttığımda sosyal medyadan ciddi taarruzlara uğradım.
Toltar döneminde yaşadığım tacizler bununla sınırlı kalmadı.
Belediye içinde fiziki saldırı girişimine maruz kaldım. Saldırgan rahmetli oldu. Cenazesine gitmedim ama sosyal medyadan, “Sana hakkımı helal ediyorum” diye paylaşım yaptım.
Sonuçta o da ekmeğinin peşindeydi. “Saldır” talimatını verenin talimatını yerine getirmeliydi.
“Bu benim görev tanımıma girmiyor” tarzı şahıs ve kişilik hakları..
“O da emekçi, ben de emekçiyim. Yalan yazıyorsa, mahkemeye ver ve yalanla” tarzı emek merkezli sınıf tavrı kendisinden beklenmeyecek duruşları, ben de bekleyecek durumda değilim elbette.
--
**
KBB Meclisi’nde üstelik Dilovası konuşulurken neredeyse horlayan Ali Toltar’ı fotoğrafladım. Üzerime korumasını gönderdi. Neredeyse fotoğrafım makinemi parçalayıp dalacaktı. Üstelik bence yatacak yeri olmayan, benden önce ölürse “Sana hakkımı helal etmiyorum” diye paylaşımda bulunmayı tasarladığım İbrahim Karaosmanoğlu döneminde, Karaosmanoğlu’nun neredeyse gözü önünde ve seyirciliğinde.
Aynı zevat bilen bilir, belediye meclisine girmemi de fiziki olarak engellemeye çalışmış, kendi çapında kıyameti kopartıp o salona girmiştim..
Girmiştim girmesine de şahsımda basına yönelik saldırıyı bile haberleştiremeyen ilan odaklı, “Gazeteci” geçinen korkak, iki satır bile yazamamıştı.
Ve aynı zevat gel gör ki Zeray İnşaat’ın Çayırova’daki tanıtımı öncesi ikram esnasındaki, KOGACE temelinde, GEGACE’nin de adının anıldığı sohbette mesleki örgütlülük ve dayanışma üzerine, hangi yüzle bilmem ama ahkam kesince kan beynime sıçradı. Gerek Zeray İnşaat çalışanları, gerek meslektaşların arasında olmaz diye, ağzının payını vermemek için kendimi zor zaptettim.
Toltar’ın koruması ile daha sonraları bir ortamda karşılaşıp dostane sohbet de ettik.
Benden kelli o sohbetin hiçbir mahzuru yok.
O da ekmeğinin peşindeydi. Beni galiba Yunus Emre çok iyi anlamış. Utanmasam, ‘Benden ihlam alıp yazmış’ diyecem!
“Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kimdir bizim / Biz kimseye kin tutmayız / Kamu alem birdir bize.”
**
Sözlü tacizlerde ise ahlaksız şekilde belediyeden nemalandığım için yazdığım da iddia edildi..
Kimlerin finanse ettiği dahi sorgulandı.
Evet..
Şahsımın gazeteciliğini, çalıştığım kurumların yayın hayatını sürdürmesi için ekonomik desteğe ihtiyacı var. Olmadan olmuyor..
Ama hepsi de o ilanlarla, teşhir ediliyor. Dahası, ötesi yok ki.
Yani şunu samimiyetle ifade ederim ki şahsımın paraya bakış açısı, “Amaç değil, araç”tan ibaret.
Ve bunun getirdiği rahatlıktan ötürü Bünyamin Çiftçi şahsında erke, üstelik iktidar partili belediye başkanına gerek Facebook’taki kişisel sayfamdan, gerek yorumlarından alabildiğine, “Kral Çıplak” teşhirlerini gerçekleştirebiliyorum.
“Bu haberi yaparsam şu başkan kızar.. Vay, belediye şu ilanı veriyordu da vermez…” türü kaygı ve endişelerim yok.
Kent sorunlarına dair haberciliğin çözüm odaklı olması gerektiğini savunuyor, yeri geliyor çözüm odaklılığını haberin önüne koyuyorum, kendi çapında.
Çayırovalılar’ın yollarda kaldığı gecenin sabahı konuyu haber, ama sadece haber etsem o akşam yollarda rezil rüsva olan yurttaş için ne faydası var.
Demek ki erke konuyu acilen aktarmak lazım ve naçizane mesleğin getirdiği, şahsımı diğer meslek gruplarının yurttaşlarından ayıran özellik, onlara nazaran biraz daha kolay ulaşabilir olmak.
İşte bu aynı zamanda şahsımda, “Basının gücü”dür. Olması gereken ama doğru kullanılması gereken bir güçtür. Şayet güçlü iseniz, o gücü hangi amaçla kullandığınız da çok önemli. Ben o gücü hiçbir zaman, başka amaçlar için kullanmadım ki.
Siz o gücü alır saha sola tehdit savurmak, “Yazmadan kazanmak” için falan kullanırsanız..
“Aman, muhalefetin ne dediğini yazmayım. Erk kızar…” kaygısı taşırsanız..
Darıca basını müstesna ama Dilovası ve Çayırova belediyelerinin meclis toplantılara biz bölge basını olarak yetişememe kaygısıyla koştururken siz ilçe basını olarak “yok”ları oynarsanız!
“Şunu böyle yazarsam belediye ilanımı keser” kaygısıyla muhabirliğinizi yaptığınız ajansa “deredeki ölü köpek” vakasını, o saatlerde olması gerektiği saatte veterinerin olmaması halinde, “Veteriner oradaydı” diye haber edersiniz..
Dilovası’nda gezerken belki formaliteden yüzünüze gülerler ama biliniz ki arkanızda kuyruk takılıdır..
“Habercilik” yaptığınız ilçede daha çok sokak hayvanı orada burada hayatını kaybeder..
Dünkü ÇED toplantısında da konu mankeni gibi oradaydınız.
Daha çok Dilovalı.. kanser ve emsallerinden sebep zamanlı zamansız göçer gider.
Ve o drama siz de aslında katkı sağlamış olursanız: Susarak, çarptırarak ve bir şekilde içinde yer aldığınız bizim meslekteki ahlaki çürümeye ahlaksızlığınızla katkı sunmuş olursunuz ki, siz o ahlaksızlığın farkında bile olamazsınız.
Çünkü..
Emperyalizmin ve vahşi kapitalizmin çıkarları doğrultusunda güncelleştirilen “Çakma İslam” size “Hakiki İslam” olarak kakalandı çünkü Kuran-ı Kerim’i dahi okumadınız.
Bir de günümüz vahşi kapitalizminde her tür ahlaksızlık, meşrulaştırılmakta.
AKP Darıca İlçe Teşkilatı ve Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık ile AKP’li meclis üyelerinin sayfalarında belediyenin pasladığı yerlere konan eski belediye meclis üyelerine, “Hayırlı işler” ziyaretlerinin fotoğrafları teşhir edilmekte.
**
Haber yoğunluğu ve koşturmadan ötürü geri dönüşünü yapamadığım, Çayırova’daki toplu taşıma sorununa yönelik yaklaşımımdan sebep sosyal medyadan yapılan her türlü teşekkür ve iltifatlarınıza, yürekten teşekkür ederim.
KBB ve Çayırova Belediye Meclis Üyesi Halis Koç sorunu KBB Meclisi’ne sıcağı sıcağına taşıyıp hatta dair önergeyi verdi.
Nasıl ki siyasiler söylemde bulununca basının yazmasını bekler. Şahsımda basın da, gündeme getirdiği kent sorunlarının siyasilerce sahiplenilmesini bekler. Çünkü çözüm, siyasettedir.
Ben, sadece işimi yaptım.
Halka kendimi, “Gazeteciyim” diye tanıtmak ayrı mesele. Ben halk bana, “Gazeteci” diyorsa gazeteciyim. Sağolsunlar. Diyenler oluyor ve hayli çokluktalar.
Kenti ve insanı merkezine alan, çözüm odaklı, gerekirse çözüm için haberi çiğneyecek çalışmalarımı, kendi çapımda sürdürmeye çalışacağım.
Sevgiyle kalın…