Darbe girişiminin ardından çıkarılan KHY ile binlerce kamu çalışanı ihraç edildi. 1 Eylül gece yarısı, OHAL kapsamında yayınlanan672 sayılı KHY ile 28,163 MEB, 2346 YÖK kapsamında olmak üzere 50,875 kamu personeli kamu görevinden ihraç edilmiştir. Ayrıca açığa alınan kamu personellerinin açığa alınma halleri de devam ediyor. Gerekçelere baktığımızda, Aktif Eğitim-Sen’e üyelik, Asya Bank’a para yatırma, darbe ve darbecilere Fetö/PDY’e destek, “Barış için akademisyenler insiyatifi” ve hiç açığa bile alınmadan, kamu görevinden ihraç edilen, Eğitim-Sen şube başkanları ve üyeleri de var. Gariptir ki bu gerekçelerden hangisiyle, neyle suçlandıklarını dahi bilmeden, savunma hakları engellenerek Fetö/PDY’e üyelik ve darbeyle ilişkilendirilerek, itham edilerek kamu görevinden çıkarılmak gibi ağır bir yaptırımla karşı karşıya kalmışlardır. Bu gerekçelerin hiç biri ulusal ve uluslararası hukuk kuralları ile bağdaşır durumda değildir. İhraç edilenlerin darbe girişimi ile aralarında hangi somut bağlar bulunulduğu en küçük şüpheye düşülmeyecek şekilde açıklanmalıdır. Açıklamayı bırakın, açığa alınanların itiraz dilekçeleri bile okul müdürleri ve il ilçe müdürlükleri tarafından alınmamıştır. Dilekçe vermek her insanın hakkı iken, 12 Eylül Darbesi’nde bile sıkıyönetim mahkemelerine dilekçe verilebilmişken, bu olayda itiraz dilekçeleri bile alınmamıştır. Hukuk adına ne kadar vahim bir durum. Adli ve idari hiçbir soruşturma yürütülmemiştir. Listelerin nasıl hazırlandığı, neye dayandığı, bile belli değildir. İhraç edilenlerle görüşme bile yapılmadan, savunma hakkı tanınmadan, keyfi şekilde uzaklaştırılmışlardır.
Bu insanların, çocukları, aileleri ve mesleki itibarları olduğu unutulmuştur. Bırakın hukuki normları, toplumsal vicdan yara almıştır. Okullarda yeni eğitim-öğretim yılına, öğretmenler bu şartlarda huzursuz, mutsuz ve korku içerisinde, motivasyonları düşmüş bir şekilde başlamışlardır.
Darbe soruşturmaları ile başlayan süreç, şimdi de her zaman olduğu gibi Eğitim-Sen’e dönmüştür. Vurun abalıya mantığı… Eğitim-Sen’i herkes tanır. Hak ve özgürlükler konusunda kararlı, ilkeli ve onurlu duruşunu herkes bilir. Eğitim-Sen’i kimse, hükümetin istediği türde sendikal mücadele yapmaya, hapsetmeye yeltenmemelidir. Eğitim-Sen yandaş sendikalardan farklı olarak hukuk mücadelesine devam edecektir. Eğitim-Sen, Türkiye’nin vicdanıdır. Eğitim-Sen bilir ki; başkalarının özgürlüğünü savunmayanlar, kendi özgürlüklerini de savunamazlar.
Esas hukuksuzlukları yapanlar hukuk önünde mutlaka hesap vereceklerdir. Bazen bu yılları da alabilir, ama sonunda yargılanırlar. Bu uygulamalara ses çıkarmayanlar, çıkarları gereği destek olanlar da toplum vicdanında yargılanırlar.
Son söz: İhraç edilen bütün kamu çalışanları hukuk mücadelesine ve fiili hakları için mücadeleye devam etmelidirler. 60 günlük süreyi geçirmeden idari mahkemelere davalarını açmalıdırlar. KHK ve OHAL uygulamaları doğrultusunda, yürütmeyi durdurma hakları yok ama, dava açma hakları vardır. Bu mahkemeler doğrultusunda suçlu ve suçsuz olanlar yasalar nezdinde objektif olarak ortaya çıkarılmalıdır. Bizlerin, hepimizin bu tür hukuksal zeminlere ve yargılamalara ihtiyacımız var. Yoksa bu rejimin adı demokrasi olmaz…