Ekranlarda birbiri ile yarışan Jurnalcilerden fırsat bulup bir gerçeği konuşmalıyız.
FETÖ olgusu bir rastlantı mıdır, yoksa giderek derinleşen ve ucu bucağı olmayan girdabın görünen küçük parçası mıdır?
Laiklik kaygısı olan yaşam biçimini risk altında gören küçük ve orta sınıf mensupları ile yüzleşmenin en uygun zamanıdır.
Uzun bir süredir gözlem yapıp darbe girişiminden bu yana olaylara serin kanlı bakmaya çalışmak herkesin görevidir.
80’li yılların yaratmış olduğu çorak iklim bizlere kötü bir miras bıraktı.
Örgütlü, aydınlanmacı, özgürlükçü kurumların imha edilmesi bencil ve etik değerlerden yoksun bir toplum bıraktı.
Egemenlerin “yeşil kuşak” projesi adım adım örüldü.
Bu süreçte toplumu etkilemek için küçük kasaba tüccar mantığı amaçlandı ve sistemden en büyük karı elde etmesi hedeflendi.
Bu yolla kasaba kültürü yaygın hale geldi ve onun zenginleri türedi.
İzlenen bu sürecin en temel unsuru din üzerinden mezhep ayrımcılığı daha da önemlisi yeni bir çatışma alanı oluşturuldu.
Bu durum hem iktidarı güçlendirdi hem de halkın uzun süreli derin uykuya yatması amaçlandı.
Şimdi canı sıkılan küçük ve orta sınıf Özal’a, Tansu Çiller’e oy verirken bugünlere gelineceğini hesaba bile katmamıştı.
O günlerde nasıl olsa işler tıkırında yürüyordu.
Oysa bir ülkenin düşünce iklimi yok edilirse, etik değerleri çalınırsa yerine faydacılık hakim olur.
Liyakattan uzak nesiller yetişirse sonun başlangıcı bu olacağı kaçınılmazdır.
Çünkü birilerinin banka hesapları inanılmaz bir şekilde kabarıyordu.
“bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı uzunca bir süre alkış aldı beğeni gördü.
Sürece “bırakınız hukuka uygun çalsınlar” eklendi...!
Bu süreç aydın ve aydınlanma düşmanlığı ile taçlandırıldı.
Önce eğitim kurumları yeteneksizlerin, değersizlerin eline geçti.
Ardından toplumun yetişmiş insan gücü, karanlık güçlerin peşinden gitmeye zorlandı.
Öyleki yeni dönemin nasıl bir yol izleyeceği sır gibi gizleniyor.
Galiba doğruları öğrenmemiz epeyi zaman alacak.
Bu süre içerisinde birileri kendi hedeflerine bir adım daha yaklaşmış olacak.
Bir tarafta ekonomik kırılmalar olurken diğer tarafta içimizi acıtan ölümler, bombalar umutlarımızı azaltıyor.
Karanlıktan çıkmanın yolu bilgi toplumu olmaktır.
Öyle ise bu zor günleri aşmanın tek koşulu daha çok okumak, daha çok bilgiye ulaşmaktan geçiyor.
Ortalıkta dolaşan kirli bilgiler ancak akılcılıkla aşılır...
Galiba biz bu filmi başka boyutuyla geçmişte yaşamıştık.
“İşsiz ve umutsuz” nesil bir ülkenin kendi geleceğinin inşaasında en büyük yaralardan biridir.
Hele o nesil bir de eğitimsiz ise geldiğimiz noktada o kanayan yara sadece ülke için değil tüm Dünya’nın hatta insanlığın kangrenidir ve o yara giderek yayılır.
Galiba en büyük sorunumuz bu olmalı.
Çözemediğimiz her sorun giderek büyüyor.