Pazartesi akşamı ailece Recep İvedik filmini izledik.
Sinema salonu tıklım tıklım doluydu.
Salondaki insan profiline şöyle bir baktım, özetlemek gerekirse yaş ortalaması 30 civarında.
Ülkemizi yakından tanımak için Recep İvedik’i izlemek eğlenceli oldu.
Arada bir ağıza alınmayacak küfürler savuruluyor.
Bazılarının, bu tür filmlerin insanları küfür alışkanlığına teşvik ediyor demesine anlam veremiyorum.
Her gün siyasetçilerin ağıza alınmayacak hakaretlerini dinliyoruz.
Hiç kimsenin sesi çıkmıyor.
Film bitti, salondan ayrıldık.
Merdivenlerden inerken telefonum çaldı.
Gecenin o saatinde kim olabilir diye merak ettim.
Arayan hukukçu arkadaşım Şehrazat Mercan’dı.
Hükümet büyüğümüzün oğlu ile yaptığı görüşme internete sızdırılmıştı.
Bu durum, alışık olduğumuz konuşmalardan çok farklıydı.
Sızdırılan bilgilerin doğruluk derecesi tartışmalıdır.
Bazı çevrelere göre bilgiler doğru.
Bu tartışmalar epeyce devam edeceğe benziyor.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, birçok muhalif insanın telefon dinlemelerinin yapıldığı dönemde, iktidar sözcüleri ne diyordu?
“Eğer yanlış işiniz yoksa niye korkuyorsunuz?”
Geçmişte bu sözleri söyleyenler bugün mağdur olmuş durumda.
Dinleme ve takip sonucu ortalığa dökülen bilgiler, nasıl yönetildiğimizin ipuçlarını veriyor.
Bazı kurumsal şirketler, müşterileri ile yapmış oldukları görüşmeleri kayıt altına alıyor.
Bunu yaparken, müşteri memnuniyeti ve kalite amaçlı yaptığını söylüyor.
Peki, binlerce insanı dinleyen yasal ve yasa dışı kurumlar, bu dinlemeleri yaparken kalite standartlarına katkı sunmak için mi yaptı?
Bir dönem iktidarın hoşuna giden telefon görüşmeleri yayınlanırken hiç kimse rahatsız olmadı.
Şimdi ise aynı gazeteler, binlerce insanın dinlendiğini, özel hayatın ihlal edildiğini söylüyor.
Hukuk devletini sarsarsanız, yaşanan hukuksuzluğun önüne geçemezsiniz.
Geçmişte yapılan yanlışlara karşı çıkmayanların, bugün çok fazla söyleyecek sözü olmaz!