Güncel konularda yaz sıcağı kadar yorucu ve sıkıcı oldu.
Toplumun hiç bir kesiminde iyimser bir “hava” esmiyor...
Bundan daha önemlisi hiç kimse yarın, öbür gün, bir hafta sonra ve daha sonrası için neler yaşayacağımızı kestiremiyor.
Ismarlama “haber” ler muktedirlerin hoşuna gidecek köşe yazıları, piyasa, strateji ve daha ilerisi “terör” uzmanların “astığım astık, kestiğim kestik” “çözümlemeleri” akılları iyice karıştırıyor.
Umutsuzluk belirsizliği tetikliyor.
Hamaset üzerinden yürütülen siyaset tıkandı.
7 Haziran’da ortaya çıkan yurttaş iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde karşılığını bulamadı.
Her kafadan bir sesin çıktığı dönem.
Hatta halk iradesinin akacağı bir mecra eksikliği hissediliyor.
Bunun için en başta strateji ve jeopolitik propaganda tartışmaları insanları geriyor.
Kaos teorisi kısacası parça parça gerçeklerin bir bütün olarak eğilimini açıklamada kullanılan bir yöntem olarak biliniyor.
Şimdi Ortadoğu ve Türkiye’de ilişkiler ve çelişkiler yumağının bir çok faktörün ürünü olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Bu aralar hep üst akıldan söz ediliyor.
Bırakın üst akılı yaşanan süreçle süper zeka bile baş edemez.
Artık gün geçtikçe derinleşen bir tutum var.
Taraflar kardeşlikten, barıştan yana ifadeler kullanmıyor.
Çünkü barış ve kardeşlik bazılarının gücünü ve saltanatını sarsıyor.
Tarihçi değilim ancak Batı Avrupa’nın en güçlü iki ülkesi Almanya ve Fransa uzun yıllar birbirleriyle savaştılar.
Bugün ise Avrupa Birliği’ni bu iki ülke sırtlamış götürüyor.
Sınırlar aradan kalkmış tek para birimine geçmişler.
Neredeyse tek ülke olmuşlar.
Dünya’da zorba yöneticilerinden kaçan masum insanlar Avrupa ülkelerinde soluklanıyor.
Hiç kimse bir diğerine renginden, dilinden, yaşadığı ve doğduğu coğrafyadan dolayı öfkelenmiyor.
Birde bizim ülkemizin siyasetçilerinin yaptığı açıklamalara bakalım;
Viski içmenin, HDP’ye oy vermenin ötekileştirilmesi insanları çileden çıkartıyor.
Ne günlere geldik...
Bırakın insanlar kendi paralarıyla ne içerlerse içsin hangi partiye oy verirse versin.