Mevcut siyasal iktidarın üstün marifeti sonucu yaşanan ekonomik krize yönelik olarak sıkı para politikası, tasarruf tedbirleri sözüm ona uygulanmaya başlıyor.
Ekonomiyi kurtaracak diye bir kere daha göreve çağrılan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek şöyle demişti:
‘’Eylül 2023’te açıkladığımız Orta Vadeli Programımızı (OVP) güçlendirerek kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.
Ana hedefimiz olan enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmek için sıkı para, seçici kredi ve gelirler politikasına ilaveten kamuda harcama kontrolü yaparak tasarrufu ön planda tutacağız...’’
Özetle, ‘’Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sorunların çözümü ve enflasyonun tek haneye düşürülmesi için milletçe taşın altına elimizi koymamız gerekiyor’’diyor.
Meali ise, ekonomiyi biz batırdık, kasada para kalmadı, hesabı millet ödesin!
Amaçlanan bu!
Tüm hazırlık bu yönde.
İyi de 10 bin TL alan milyonlarca emekli, 17 bin TL ile geçinen asgari ücretli, siftah yapmadan kepenk indiren küçük esnaf, dar gelirli hesabı niye ödesin?
Zaten zorluk içinde bir yaşam sürüyorlar.
Şayet birileri taşın altına elini koyacaksa son 22 yılda anormal şekilde siyaset bağlantılı zenginleşenler olmalıdır.
Ballı ve kolaydan alınan milyonluk kamu ihalelerini kapanlar, semirdikçe semirenler hesabı ödesin.
Bırakın Türkiye’yi, Kocaeli ve Gebze bölgesinde son 22 yılda siyaset yoluyla köşe olanlar, servetlerine servet katanlar kimlerdir?
Kamu kurumlarında siyaset yoluyla yöneticilik yapanlar, çift maaş alanlar kimlerdir?
Aslında soruların yanıtı herkesçe malum!
Cebinde metelik yokken şimdi milyonluk araçlara binen, lüks konutlarda yaşayanları biliyorsunuz!
Eğer bir bedel ödenecekse önce bunlar ödesin!
Önce devletin ve milletin parasını haksız ve hukuksuzca cebe indirenlerden özveri istensin!
Ömrü boyunca geçim sıkıntısı çeken, iki yakası bir araya gelemeyen, yoksulluk içinde kıvranan, ertesi gün eve nasıl ekmek götüreceğinin kaygısı yaşayan milyonlardan kimse fedakârlık beklemesin.
Aslında bu yaşananlar tamda vahşi kapitalizmin fıtratına uygundur.
Bunu gereği yerine getiriliyor.
Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin oluyor!
Ekonominin batması, kasanın boşaltılması çalışanlara, alt sınıfa fatura ediliyor.
Sonrada milyonlardan sabır ve fedakârlık bekleniyor!
Ne diyordu Bertolt Brecht?
“Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkâr olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor…”
Ülkemizde durum tamda böyle değil mi?