Bir ben değil herkes böyledir, benim diyen insanlardan bir farkım var. O da kendimle kafayı bozmam, işin aşırısına kaçmam, her şeyden çok kendimle ilgileniyorum biraz hastalıklı bir durum olsa da böyle benim gibi olanlara narsist deniyor. Kafayı kendimle bozmam başkalarıyla bozmadan iyidir. Ben her şeyin aşırı olanını sever ve yaparım bu yüzden başım belaya girer diye kumar oynamam, içki içmem, kumar oynasam neyim var neyim yok bir günde kumara veririm. Herkes gibi ben de kendimi çok seviyorum. Bir filozof her şeye sahip olabilirsiniz ama kendinize asla olamazsınız diyor. Kim olduğunuzu, nasıl biri olduğunuzu anlamak istiyorsanız bildiğiniz tanıdığınız insanlardan kime benzediğiniz ya da benzemediğinize bakın. Mesela ben Dostoyevski ve Freud’a bakarak kendimi tanımaya çalıştım. Benim rol modelim bu üstatlardır. İnsanlık için büyük faydaları olmuş yoksulların, hastaların hanlarında durmuşlar. Kardeşlik, barış, bilim ve edebiyat için büyük katkılar sunmuşlar. Psikolojik tedavimin dışında Freud’un eserlerini okuyarak bilinçaltımdaki bilmediğim gerçek kişiliğimi öğrendim. Egomu, önyargılarımı, panik ataklarımı, kuşkularımı ve korkularımı öğrendim. Okuyana kadar balta girmemiş bakir bir ormandım, kendime ilk baltayı Freud’un baltası ile vurdum. Ondan sonra aradığım her şeyi kendimde aramaya başladım. Başkalarının üzerine yargılarımı kendi üzerimden yapmaya başladım. Kendi kusurlarımı işin içine katmadan başkalarını suçlamadım. Kendini bilen nefsini bilir diye boşuna dememişler. Kendimi bilmeyi, büyük insanların hayat öykülerini okuyarak öğrendim. Bu yüzden modellerimizi iyi insanlardan seçmeliyiz diyorum. Kemal Sunal Kapıcılar Kralı filminin bir repliğinde, bizim İsmail'in aklına uydum başım belaya girdi, diyor. Hiç kimsenin aklına hemen uymayın, şüpheci olun, birisi size bir şey anlattığı zaman o anlattıklarını başkalarıyla paylaşın onların. O konudaki fikirlerini alın, ondan sonra iyi ve kötü olduklarına karar verin. Kötü insanlar için bir ozanımız şifa istemem balından yeter dikenin batmasın demiş. Mesela utanma duygusunu yitirmiş insanlardan kaçının, utanma duygusunu yitirmişler vicdanlarını ve merhamet duygularını da yitirirler. Kadınlara hakaret etmeyin, onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmayın. Onlar olmasaydı bizler olmayacaktık. Şimdi Hitler döneminin Temerküz kamplarında tutuklu bir kadının acılı hayat öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Bir gece kampın birkaç görevlisi kadını bir yere götürür ağza alınmayacak sözlerle aşağılarlar yetmez birlikte saldırır, kadını soyarlar ve ırzına geçerler. Azgın köpekler, haydutlar, zalimler, insanlık düşmanları o kadına hayatı zindan ettiler. Öyle kalsa 1-2 yıl sonra bir tımarhanede cinnet geçirerek can verir. O dönem Hitler yüzünden milyonlarca insan intihar eder, binlerce insan tımarhanelik olur, yüzbinlerce insan gaz odalarında yakılır. Yeryüzünün lanetlilerinden biri hatta en önemlisi Hitlerdir. Dünyayı kana veren insan olarak lanetliler hanesine yazıldı. Bana neden normal olamıyorsun diyorlar, böylesine trajedilerin yaşandığı bir dünyada insan normal olabilir mi? İnsanın en ağır yükü vicdanıdır. Vicdanını yitirenler merhametlerini, insanlıklarını, ahlaklarını ve terbiyelerini de yitirirler geriye sadece posaları kalır. Dün bir gazetede bu yıl ülkemizde 400 kadın öldürülmüş diye yazılan bir yazı okudum bu bir trajedidir. Öyle de kalmıyor onlarca kadın da intihar ediyor. İnanın, inanmazsanız gidin gözlerinizle görün hastanelerde psikiyatrların muayenelerinin önleri kadınlarla dolu. Kadınları öldürmüyoruz daha da kötüsünü yapıp delirtiyoruz bütün bunların nedeni toplum olarak psikolojimizin tamamen bozulmasıdır. Ayıp olur, deli derler, gülerler diye bir de gidip tedavi olamayanlar var. Hiç korkmayın çekinmeyin gidin. Hiç kimse sizden daha önemli değil. Kendinizle ilgilenin, kendinize saygı gösterin, kendinizi önemseyin ve ülkemizin en güvenilir kurumlarından birinde psikiyatrlarda tedavi olun. Psikologlarla cinsellik dahil her konuyu tartışabilirsiniz. Sizi dinliyorlar, önemsiyorlar, olduğunuz gibi kabul ediyorlar ve size önem veriyorlar. Geçmişinize ve çocukluk yaşantınıza götürüp, sizi yaşadıklarınız ile yüzleştiriyorlar. İnsan, doğarken her şeyi bilen bilinçli biri olarak doğmuyor. Toplumlarda öyle zaman içinde aldıkları eğitimle bilinçleniyorlar.