Çoğumuz onu şirin bir Karadeniz dizisinin can alıcı sahnelerinde seslendirilen ‘’Dido Nana’’ şarkısıyla tanımıştı. Tanışıklık kısa sürdü. Çernobil nükleer felaketine kurban verdiğimiz bilinen son kişiydi belki de Kazım Koyuncu…
2004′ ün sonlarında sanatçıya akciğer kanseri teşhisi konulmuş ve tedavi görmeye başlamıştı. Doyamadıklarımızı hep zamansız alan ölüm randevusuna yine sadık kaldı. Kazım Koyuncu 25 Haziran 2005′de, 33 yaşında, yaşamını yitirdi.
Sorası hasret ve sevgi dolu yılların birbirini izlemesiydi. Öylede sürüp gitti. Kazım Koyuncu yeni şarkılar söyleyemese de, eski söyledikleri dilden dile, gönülden gönüle yayıldı. Düğünleri, eylem alanlarını en dertli masaları ve mutlu dost buluşmalarını şenlendirdi, hüzünlendirdi. Onun ezgileri aynı Karadeniz’in hırçın dalgaları gibiydi.
Ortaokul 1. sınıftayken, babasının kendisine aldığı mandolinle ve kendisinden habersiz onu mandolin kursuna yazdırmasıyla müziğe ilk adımını atar Kazım Koyuncu.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü son sınıfını okurken: ‘Politikacı ya da kaymakam mı olacağım, zaten yapmazlar!’ diyerek, üniversiteyi son yılında bırakır ve tamamen müzikle ilgilenmeye başlar.
1996 yılında Grup Dinmeyen, daha sonra o dönem dünyanın ilk ve tek Lazca Rock müzik grubu olan ZUĞAŞİ BEREPE (Denizin Çocukları) ‘yi kurarlar. Grup, Lazca’ nın unutulmasına, doğayı kirletenlere ve Karadeniz otoyoluna karşı çıkar, Lazca, Hemşin’ce ve Gürcü dillerinin yok olmaması gerektiğini vurgular.
2001 çıkan ve Kazım Koyuncu’yu büyük kitlelerle buluşturan VİVA adlı solo albümünün teşekkür kısmında: “İnsan hayatının hiçe sayıldığı, kendinden olmayanın değersiz görüldüğü, barışın ve kardeşliğin önemsiz sözcükler, insanın en değersiz şey olduğu ülkede yok olan sen, yok olan ben, yok olan sevgi, yok olan zaman, yok olan insan, yok olan YAŞAM!” diyerek düşüncelerini dile getirir.
Trabzon Dernekler Birliği’nce organize edilen “Çernobil’in Etkileri ve Hasta Hakları’’ konulu sempozyuma hasta olduğu halde katılmış ve konuşmasında: “Türkiye’de hiç radyasyon olmasa da sistemin kendisi yeter zaten. Türkiye’de bir sistem sorunu var. Beni radyasyon değil Türkiye’deki sistem kanser etti” diyerek asıl sorunu gözler önüne sermişti.
Yurtdışında ki doktorların raporlara bakıp: “Siz bu kişinin hastalığına rağmen onlarca konser verdiğini söylüyorsunuz fakat bu hastanın şu an yaşaması bile mucize.” demesine karşın yine: ‘’Ha kanser ha konser” diyerek, 27 Haziran 2005 günü “Hey Gidi Karadeniz” etkinliğinde sahne almak istese de, sağlık durumunun kötüye gitmesi nedeniyle katılamayacağını bildirilmiş, aynı gün yattığı hastaneden ölüm haberi gelmiştir.
Ölmeden önce yakınlarına “Karadeniz dev bir dalgadır ve ben Hopa’ya gitmek istiyorum” demişti. Yakınları onu 2005 Yılının Haziran ayında, omuzlarında, özlemini çektiği yaylalara, büyüdüğü dağlara, Hopa’ ya götürdü. Kazım Koyuncu Hopa’da gömüldü.