Pazartesi günü erken saatte güne başladım.
Erken dediysem öyle saat 05:00 civarı değil tabi.
Gün ağarınca saat 07.00 sıraları oluyor.
O saatten sonra zaten beni bağlasalar evde duramam.
Çünkü yaklaşık 30 yıldır güne hep erken başlarım.
Sevgili anacığım bize küçükken hep şöyle öğüt verirdi;
“Güne erken başlayan yol alır, rızıklar erken dağıtılır”derdi.
En geç sabah 8:30’da işyerinde olurum.
Günlük gazeteler televizyon haberleri derken iyi güzel bir haber ararım.
Çünkü son zamanlarda güzel ve iç açıcı haberleri çok özledik.
Hemen hemen hergün sokağın halini dinlemeden içim rahat etmez.
Sonuçta olaylara tek taraflı bakmak hiç bir yarar sağlamaz.
Öyle de olması gerekiyor.
Pazartesi günü Yüzyıl Hastanesi’nin önünden kent merkezine doğru yola çıktım.
Karşıma ilk çıkan manzara yaya kaldırımları üzerinde oturan dilenci kadın oldu.
Yoldan her geçen insanın önüne uzanan bir el diyemeyeceğim çünkü bu aralar her adım başı uzanan elleri görmek mümkün.
Kendi kendime şu soruyu sordum;
Bulgaristan’dan göç ederek gelen binlerce soydaşımız oldu.
Bunlardan hiç birini dilencilik yaparken görmedik.
Ancak Suriyeli göçmenlerin durumu ile Bulgaristan’dan zorla göçe tabi tutulan soydaşlarımızın arasında önemli bir fark vardı.
Birisi eğitimli bir kesim ne yapacağını bilen, geleceğe umutla bakan eğitimli insanlardı.
Kısa sürede örnek davranışlarıyla bütünleştik.
Gelelim Suriyeli mültecilerin durumuna;
Büyük çoğunluğu okur-yazar bile değil.
Küçük yaştaki genç kadınların kucaklarında bebekle dilencilik yapması herkesin yüreğini sızlatıyor.
Bu durum ne zamana kadar sürdürülebilir.
Sokağın bin bir hali var.
Küçük yaşta sokakta gelecek arayan bu insanların topluma kazandırılması gerekir.
Aksi halde köşeye sıkışan bu çocuklar gelecekte birer suç makinası olmaya adaydır.
Halen daha çok geç kalınmış sayılmayız.
Hergün sokaklarda gördüğümüz bu acıklı manzara hepimizin omuzlarına yüklenen ağır bir sorumluluktur.
Onlara acıyarak verdiğimiz paralar sadece günlük yaşamlarının bir bölümünü karşılar.
Eğer onları eğitebilirsek hem üretime katkı da bulunurlar, ayrıca geleceğe umutla bakma imkanları olur.
Bu konuda geç kalmış sayılmayız.