Her duyguya hazır olmak

 

 

Yaşamak,

Yaşarken tecrübe edinmek,

Edinilen tecrübelerin bıraktığı izlerle olgunlaşmak,

Belki de tam olgunlaşamadan çekip gitmek…

Doğum, yaşam ve ölüm arasındaki çizginin içine insan olarak sığdırabildiklerimiz bunlar.

Temmuz ayı gelince bu karmaşık duyguların hepsini birden yaşarım yıllardır. Ve, bir yanda acının, diğer bir yanda ise coşkunun karışmaması için (çok beceremesem de) çaba sarf ederim.

Çünkü, ben Temmuz aynın 1’inde, kızım ise 13’ünde dünyaya gelmiş. Birbirimizi, geleceğe ilişkin bireysel-toplumsal coşkularımızı paylaşır ve dostlarımızla kutlarız.

Ama, Temmuz ayı sadece beni ve kızımı ifade etmiyor ki;

Temmuz’un 2 ‘si geldiğinde henüz Sivas katliamı canımı hep acıtır. O CAN’ları her 2 Temmuz’da bir kez daha özlemle anarım.

Ve Temmuz’un 14’ünde ise bana yaşamayı, direnmeyi, dostluğu, halkı için mücadele etmeyi öğreten babam gelir aklıma. Çünkü, yitirdiğim günden beri acısı hiç dinmeyen bir yokluğa dönüştü, canım babam.

Her yıl Temmuz ayında, bu karmaşık duyguları yaşar, içselleştirir, bazılarını dostlarımla paylaşır ya acılarımı azaltmaya ya da coşkularımı çoğaltmaya çalışırım.

Acılarımı azaltmak ya da coşkularımı çoğaltmak konusunda ne kadar becerikliyim bilemiyorum. Ama, artık bu paylaşımlara sizler de ortak oldunuz.

Bugün için bu kadar yazabiliyorum, ne olur affedin, beni anlamaya çalışın. Çünkü, dünden beri yine o karmaşık duyguları ayrıştırmaya çalışıyorum. Bu yıl da, ancak bu kadar becerebildim.

Bakarsınız, bundan sonraki Temmuz aylarında yaşadığım bu karmaşık duyguları biraz da olsa anımsayıp bana destek olursunuz.

Ve, belki de o zamanlarda daha fazla yazdığım da olur…