** Gebze’deki çalışmalarına yoğunluk veren Mor Dayanışma’nın ilçemizdeki çalışmalarını sürdüren İrem Kayıkçı belediyelerin İstanbul Sözleşmesi’nde müdahil olması gerektiğini savundu
** Kayıkçı’ya, “Sözleşme karşıtı müdahil olurlarsa?” diye sorduk. “Temelinde her bireyin eşit olması mevzubahis ise karşı olmayı gerektirecek ne gibi bir sıkıntı var?” diye yanıtladı…
Gebze’deki ilk Mor Masa Toplantısı’nı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı akşamı yapan Mor Dayanışma’dan İrem Kayıkçı ile dün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kayıkçı ile bugün İstanbul Sözleşmesi’ni ve “Harekete Geç” kampanyasının bir ayağını oluşturan ankette yerel yönetimlerin sorgulandığı kesimin sonuçlarını sorguladık..
BELEDİYELER HİÇBİR ŞEY YAPMAMIŞ
Mor Dayanışma tarafından sürdürülen, “Harekete Geç” kampanyasının bir ayağında yerellerde kadınların ne gibi sıkıntılara maruz kaldığını gün yüzüne çıkarmak ve yerel yönetimler için itici bir mekanizma olarak taleplerini yükseltmek olduğunu kaydeden İrem Kayıkçı, “Bu amaçla 1462 kadına ulaştığımız anket çalışmasında aslında belediyelerin hiçbir şey yapmadığını gördük.
İNANILMAZ ORANDA OLUMSUZ YANIT ALDIK
Kadınların kendilerini var etme sürecinde, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkılması sürecinde ne gibi bilgilendirmeler yapılabilir diye sorduk. Ne gibi çalışmalar yapıldığını veya varsa çalışmalar, memnun olup olmadıklarını sorduk. Kadınların toplanabileceği, yan yana gelebileceği alanların olup olmadığını sorduk. Tabi ki pandemiden bağımsız şekilde sorduk. Ve olmadığını da, bu çalışmaların da yetersiz ve eksik olduğunu belirten, inanılmaz oranda yanıtlar aldık” dedi. Kayıkçı şöyle devam etti:
SOSYAL MEDYANIN GÜCÜYLE
BİRÇOK KADIN BİLİYOR
“Belediyeler kadınların özgürleşmesi, sosyalleşmesi için etkin politikalar yürütmezken bir yandan da özellikle sosyal medyanın gücüyle ve doğru habercilik sayesinde İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 Sayılı Kanun’u bilen çok fazla kadın olduğunu, kadın mücadelesine bakış açılarını gördük. Çünkü kadın örgütlerinin ve kadın hareketinin gücü, çalışması ile İstanbul Sözleşmesi’ni biliyorlar.
KADIN ODAKLI ÇALIŞMA YÜRÜTMÜYORLAR
76 farklı ilden bize cevap gönderen kadınların anlattıklarına göre yüzde 70 küsur oranında, ‘Memnun değiliz’ deniliyorsa düşünün ki bu illerin hepsinde aslında kadın odaklı, kadın politikaları odaklı bir çalışma yürütülmüyor demektir. Buna tabi ki İstanbul Sözleşmesi de dâhildir.”
- Belediyeler İstanbul Sözleşmesi konusuna müdahil olmalı mıdır?
- Belediyeler konuya kesinlikle müdahil olmalı ve bir de şunu anlamalarının çok büyük önemi var. “İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula” kampanyası tüm Türkiye’de farklı farklı illerde özellikle İstanbul’da İstanbul odaklı ve İstanbul öncülüğünde bir şeye dönüştü. İstanbul Sözleşmesi’ni uygula demek bile şu an sıkıntılı çünkü zaten uygulanılması gereken bir şey. Bu Avrupa Konseyi içerisinde şerh dahi konulamayacak maddelerce, onlarca ülkenin imzaladığı bir sözleşme. İstanbul’da imzalanıyor. Ve bunun öncüsü olmakla övündüğümüz bir durum.
- Müdahil olsun ama sözleşmeye karşı tavır alırlarsa…
- Temelinde zaten aslında din, dil, ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim fark etmeksizin her bireyin eşit olması mevzubahis ise bizim hem ülkemizin, hem devletin ve hükümetin karşı olmasını gerektirecek ne gibi bir sıkıntı var? Tabii ki bunların hepsi kadınlara, çocuklara yönelik LGBTİ+’lara yönelik politik hamleler ama bu zaten yaptırım içeren bir uygulama. Şu kısmı çok önemli: ‘Önle’ diyor sana, ‘O şiddeti önle.’ Şiddeti durdurman için de politikalar uygulaman, bu politikaları devreye sokman gerekiyor.
- Kimi çevreler uygulanmamasına karşın artan cinayetlerden sözleşmeyi sorumlu tutuyor?
- Mor Dayanışma verilerine göre Eylül ayı boyunca en az 22, Ekim ayı boyunca da en az 23 kadın erkekler tarafından katledildi. Ve onlarca da şüpheli kadın ölümü var. Böyle bir durumda biz İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz uygulandığını söyleyebilir miyiz?
- Sözleşmeye karşı çıkanların içeriğini bilmediğine dair bir kanaatiniz var mı?
- İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olanlar gerçekten 80 küsur sayfalık raporu okumuyor. Yani hakikaten insan haklarını savunuyoruz, biz her türlü insanın yaşam hakkından yanayız diyorlarsa, özellikle karşı olmaları mümkün değildir diyorum. Buna dair aslında Hükümet’ten yana olan bazı milletvekillerinin; Yeni Şafak Gazetesi’nin bazı yazarlarının, ‘Evet arkadaş biz okuduk ama gayet iyiymiş’ diye yazdıklarına tanık olduk. Sözleşme iktidar partisinde de fikir aykırılıklarına zemin oldu.
- Buna rağmen okunduğu zaman yaşamdan, eşitlikten yana hiç kimsenin karşı olmayacağı maddelerden olduğunu görüyorsunuz zaten Ve bunların hepsi dediğim gibi uluslararası bir sözleşme ve Türkiye Devleti’nin müdahil olup imzaladığı bir sözleşmeden söz ediyoruz. Yaptırımı bu anlamda da kıymetli. Sadeçe soyut anlamda, ‘Aaa evet imzasıcıyız. Çok da iyi oldu’ şeklinde olamamalı yaklaşım. Hayatlarımız ne kadar somut ise en başta yaşam hakkımızı ve birçok hakkımızı odağına alan bu sözleşme de o kadar somuttur. (Yarın sürecek)
CHP’li İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, hedef alınan İstanbul Sözleşmesi’ne destek vermek amacıyla İzmit belediye binasına dev bir pankart astırmıştı. Ağustos ayının ilk haftasında asılan bu pankart destek de gördü, kimi kesimlerin tepkisini de çekti.
**
Sözleşme ‘tüm mekanizmaların
ile şiddeti önleyeceksin’ diyor
- “Tam olarak demin örnek verdiğiniz yanlış karşı duruş için; sözleşme uygulanmadığı için bu cinayetler artıyor. Uygulanması demek şunu gerektiriyor çünkü: Tüm devlet mekanizmalarının şiddeti önleyici mekanizmalar geliştirmesine, önlemesine, uygulamasına ve uygulatmasına. Kolluk kuvvetlerinden tutun da hukuka kadar her alana kadar her mekanizmada. İlkokuldan yüksek öğretime kadar eğitimin her seviyesinde toplumsal cinsiyet eşitliği dersi getirmeye kadar uzanan bir mekanizma bu. ‘Önleyeceksin’ diyor. Ne yapacaksın? Eğitimle de önleyeceksin. Kolluk kuvvetlerinin hepsine bu eğitimi vereceksin. Ve sana bu şikâyetlerle gelen kadınları koruma altına alacaksın. Düşünün ki eşine dair uzaklaştırma kararı olan kadınlar dahi katledilirken İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün önemi, eksiksiz uygulanması daha çok önem kazanıyor.
**
“Harekete Geç” anketinde
belediyeler sınıfta kaldı!
‘Harekete geç’ kampanyamızın ikinci ayağında salgın sürecinin kadınların üzerindeki etkilerinin tespiti için bir anket çalışması yaptık. Amacımız kadınların pandemi öncesi ve sürecinde yaşadığı sorunlara dikkat çekmek, onlarla dayanışma ağlarını genişletmek ve bu sorunları verilerle desteklemekti. Çalışmada öne çıkan sorunlar ağırlıklı olarak hali hazırda düşük olan kadın istihdamının pandemi sürecinde daha da azalması, çalışan kadınların neredeyse tamamının iş yerlerinde çeşitli sorunlar yaşaması, belediyelerin şiddete maruz kalan kadınlar için hizmetlerinin yetersizliği, kadınların ekonomik güvencesinin olmaması ve kadınların yarısından fazlasının gelirinin asgari ücretin altında olmasıydı.
76 ŞEHİRDEN 1462 KADIN İLE
Anket çalışmasını profesyonel destek almadan üyelerimizin gönüllü çalışmaları ve raporlamaları ile yaptık. Çalışmasının duyurusunu sosyal medya hesaplarımızdan, örgütlü olduğumuz illerde yerel basın üzerinden yaptık. Ağırlıklı olarak çevrimiçi ya da birebir görüşmelerle anketin doldurulmasını sağladık. 76 şehirden 14-79 yaş arasında 1462 kadının katılımıyla anketimizi sonlandırdık. Raporun ilerleyen bölümlerinde sonuçlarımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Son bölümde ise anket sonuçlarından yola çıkarak pandemi sürecinde ortaya çıkan bu tablo üzerine Mor Dayanışma olarak çizdiğimiz yol hattını sunacağız. Geçirdiğimiz bu kriz sürecinde hem yapılan toplumsal araştırmalara destek olmak, hem de politik hattımızı daha sağlam ilerletmek amacıyla çıktığımız bu yolda yaptığımız çalışmayı kadın mücadelesine gönül veren herkese sunuyoruz. (www.mordayanisma.org)
Kadınların %97’si şiddet anında ulaşılabilecek acil şiddet hattının önemli olduğunu belirtirken belediyelerin bu konudaki hizmetlerini yetersiz bulduklarını ifade etmişlerdir.
Pandemi sürecinde katılımcıların yaşadıkları yerlerdeki belediyelerin kadına yönelik şiddeti önleme ya da şiddet anında ulaşılabilir olma, hukuki haklar bilgilendirmesi vb. konularda bir çalışması olmadığını kadınların yüzde 72’si belirtirken yüzde 20’si eğer böyle bir çalışma varsa haberdar olmadıklarını belirtmiştir.
Çalışma yapan belediyelerin hizmetlerinden ise kadınların yarısından fazlası memnun kalmadıklarını söylemişlerdir. Ek olarak katılımcıların çeyreği yaşadıkları ilçede kadın sığınma evi olmadığını belirtirken yarısı ise sığınma evlerinden haberdar olmadığını belirtmiştir
Katılımcıların yarısından fazlası anlık/sistematik şiddet/istismar sürecinde sığınabileceği/gidebileceği bir yerin olduğunu belirtirken olmayanların tamamına yakını böyle bir yerin olmasını istediğini belirtmiştir.
Kadınlara ayrıca şiddeti engellemeye yönelik belediye hizmetleri var mı, haberdarlar mı, faydalanıp faydalanmadıkları ve bu hizmetlerin neler olduğunu da sorduk. Ağırlıklı yanıt ‘hayır’ yönünde oldu. Olumlu yanıtların çoğu belediyelerin afiş ve billboardlar ile bilgilendirme yaptıkları yönündeydi. Yorumlardan ortaya çıkan net tablo ise belediye hizmetlerinin afişlerle sınırlı kaldığı, çoğu yerde bunun bile yapılmadığı ve nadir de olsa verilen hizmetlerin yetersiz olduğuydu.