Yukarıda fotoğrafını gördüğümüz, gözlerinin içi u-mutlulukla gülen çocuğa bakın...
Sonra gidip evladınızın saçlarını okşayın,sarılın, öpün, gurur duyun,geleceğini hayal ederek...
Bitireceği üniversitenin mezuniyetindeki gururunu hissedin.
Gögsünüzün kabardığını...
Nasıl kıvanç duyacaksınız kim bilir!
Benim aslan parçam, prensesim diyerek...
Mezun olduktan sonra edineceği mesleği hayal edin...
Birileri ,başka anne-babalar ,bir yerler de sizin gibiydiler bir zamanlar...
Biricikleri için çalıştılar, didindiler.
Yetmediler,yedirdiler...
Giymediler,giydirdiler...
Ne kadar sıkıntı çekerlerse ceksinler ,hiç belli etmediler çocuklarına.
Her şey evlatları içindi çünkü.
Şimdi...
Şu çocuğa bakın biraz daha..
İsmi Hasan Songur(du)..
Annesini düşünün..
Babasını..
Sizin hayallerine sahip o anne baba da yemeyip yedirdi, giymeyip giydirdi, mezun etti evlatlarını.. Öğretmen oldu..
Atanamadı diğer atanamayan genç çocuklar gibi..
Yerlerine birileri aradan sıkışıverdi sessizce ve haksızca..
Bu çocuk da bir fabrikada işçi olarak iş buldu çaresiz..
İlkokul bittiğinde bıraksaydı okulu, ah bıraksaydı okumayı, keşke bıraksaydı o okulları ustabaşı filandı çoktan.
Bırakmadı.
Ailesine yük olmamak için girdi işe.
Biliyor musunuz ,Hasan bugün yok!
Hasan bu gezegeni terk etti.
Güzel gülüşleri dondu.
Çünkü ÖLDÜ!
Bir press makinesinin arasında bıraktı şuncacık hayatına sığdırdığı bunca emeği, bunca uykusuz geceyi, bunca gayreti, bunca umudu..
Şimdi git evladının saçlarını okşayıp nasıl bir geleceği olduğunu hayal et..
Ama sakın sesini filan çıkarma..
Çünkü ölen senin çocuğun değil şimdilik...
Düsünmeyin, hele hiç sorgulamayın.
Adam-sendecilik oyununuza devam edin.
Particilik oynayın...
Yalakalık yapın...
Zübüklerin artıklarından nemalanmak için...
S.d.k yarışlarına alkış tutun...
Haksızlıklara göz yumun...
Kulaklarınızı kapatın, dilinizi yutun...
Görmezden geldiğiniz o yılanlar size dokunmadı.
Dokunmayacak sanlarında rahat olun,yayıldıkça yayılın...
Giden gitsin,ölen ölsün bize ne!
Size henüz bir şey olmadı.
Henüz olmadı.
Henüz...
Huzurlu günler