Bir okurumuz yazmış.
"Bize okulda öğretmişlerdi.
Evinizde çok dolap olmalı.
Küçük nesneleri içine kapatırsanız eviniz kolayca düzene girer ve onları da temizlemek zorunda kalmazsınız derdi, ev idaresi hocamız.
Kendi evim olduğunda, annemin evinden sonra benim evim ilk anda bomboş göründü gözüme .
Oysa ihtiyacım olan her şey vardı.
Gece lambası yoktu, komodinlerin üzerinde.
Tablo yoktu .
Evi süsleyecek küçük objeler yoktu.
Kış gelince yazlık giysileri kaldırmak için bir dolap yoktu.
Hemen bir dolap daha aldım taksitle. Yazlıkları kaldırdım
Boşalan elbise dolabına kışlıkları yerleştirdim.
Boş kaldı.
Uzun kış boyunca, her ay yeni giysiler alıp doldurdum.
Yaz geldi o dolaba yazlıkları koydum.
İyi de bu kez büyük dolap yine boş kaldı; küçük dolaba da çoğalan kışlıklar sığmadı.
Hayat boyu evlerimizin kıyısını köşesini fazlalıklarla doldurduk dolaplar yetmedi paramız çarçur oldu.
Sonra bir arkadaşım Tayland'da bir okulda öğretmenlik buldu bir bavulla taşındı.
Bankong'da bir oda kiraladı .
Küçük bir duşu ve tuvaleti vardı.
Bir kettle ve elden düşme küçük bir çamaşır makinesi aldı.
Bir konfeksiyon askısına giysilerini astı ve altına gazete üzerine ayakkabılarını dizdi.
Okul dönüşü bir lokantada yemek yeyip eve geliyordu.
Buzdolabı almadı.
Soğuk su alıp termosa koydu.
Televizyonu yoktu; müzik dinledi, kitap okudu, ders hazırladı.
10 yıl orda huzurlu mutlu yaşadıktan sonra, minimalist yaşamın nasıl bir özgürlük olduğunu anladı.
Evine dönünce de ihtiyacı olmayan her eşyadan vazgeçti."
Çoğumuz hala vazgeçemiyor. Yıllarca hevesle, emekle satın aldığımız
evimizde eşyaların gönüllü kölesi olarak yaşıyoruz.
Bu esaretin adı psikolojide , hedonistik adaptasyon.
Yani hep daha,daha,daha çok şeye sahip olma isteği.
Bana göre amiyane tabirle, görgüsüzlük...
Eşyalara, giysilere,gereksiz yiyeceklere bağımlıyız.
Trend olan her şeyi satın alıyoruz, çılgınlar gibi.
Ve ardından sürekli şikayet ediyoruz.
Zamlardan, pahalılıktan, haksız kazanç sağlayanlardan...
Kimseye kızmaya, eleştirmeye hakkımız yok.
Sunduğumuz talepleri arz ediyorlar sadece.
Gereksiz rant kapılarını açtıran, bitmek bilmeyen bağımlılıklarımız...
Sözüm meclisten dışarı ( nezaketen belirtiyorum bu söylemi) aslında dibine kadar içeriye kelamım:
Biz eşek olduktan sonra semer vuran çok olur!
Sarı çizmeli Mehmet Ağa'lar da, deli Dumrul'lar da gün gün artar böylece.
"Yemek için değil, yaşamak için yemek lazım."
Diyen Molliere nur içinde yatsın...